RÜŞVETE
DUR DE
Vakti zamanın birinde kilolarından şikâyetçi
bir kadıncağız varmış. Bütün gün ağzına lokma koymadığından, lakin su içse
yaradığından bahseder dururmuş.
Kocası
merak etmiş bu durumu. Bir gün sabah işe gider gibi yapıp, mutfakta saklanmış.
Kadıncağız kocasının gittiğine kanaat getirince koca bir kaşık tereyağını
tavaya boca etmiş. Kavurma küpünden, kavurmaları çıkarıp ısıtmış, üstüne de beş
yumurta kırmış. Saklandığı yerden gözleri fal taşı gibi açılan koca, durumu
izliyormuş.
Ekmek
almak için dışarı çıkan kadının ardından, saklandığı yerden çıkıp, tavaya bir
beş yumurta da o kırmış.
Biraz
sonra elinde kocaman bir somunla geri dönen kadıncağız, durumdan habersiz
tavanın başına oturmuş. Ekmeğini bandıra bandıra, yemiş bitirememiş. En sonunda
yorgunlukla elleri yanına düşüp kendi kendine söylenmiş.
Allah
Allah, ben bunu şimdiye kadar bitirirdim, ama bana noldu ki böyle. Acaba hasta mıyım,
hasta mı olacağım?
Dünya
Sağlık Örgütü verilerine göre, kalp ve damar hastalıkları ile kanser insan ölüm
oranlarında giderek artan bir etkiye sahip. Ve gelişmiş ülke insanlarının
başına bela olan bezikte, artık gelişmekte olan ülke insanlarını da tehdit eder
vaziyette. İşte bu gelişmelere sebep olan en büyük etken, yanlış beslenme ve
belki de daha doğrusu aşırı beslenme.
Acaba
neden?
İnsanın
ihtiyaçlarını gösteren Maslow Piramidine göre fiziksel ihtiyaçlarımız piramidin
en alt basamağında iken sevgi, saygı, ait olma, güvenlik, kendini
gerçekleştirme gibi duygusal ihtiyaçlar piramidin daha üst basamaklarında yer
alıyor.
İnsanda
ev evvel devreye giren dürtü açlık ve insanın en çok haz aldığı en ilkel haz
mekanizması da yemek yemek. Dünyaya yeni gelen bir bebeği gözünüzün önüne
getirin, ilk yaptığı şey emme refleksi. O miniğin yanağına dokunduğunuz anda,
minicik dudaklı ağzıyla emmek için aranmaya başlamıyor mu? Hatta hemşire bir
arkadaşım çok enteresan bir şey anlatmıştı. Avrupa da yeni doğan bir bebeği,
göbek kordonunu kesmeden annesinin karnı üzerine bırakıyorlar. Ve dışardan
hiçbir yardım olmadan, o minicik varlık yukarı tırmanıyor ve annesini emmeye
başlıyor.
Ve
aslında biyolojik ihtiyaç karşılamak için var olan mekanizmalar, fabrika
ayarları bozulmadığı müddetçe en doğal ve en doğru yol gösterici olarak,
ihtiyaç anında devreye giriyor ve ihtiyaç karşılandığı anda devreden çıkıyor.
En sevdiğiniz yemeği bile doyduktan sonra yiyememeniz gibi.
Peki, nasıl bozuyoruz ve bozulunca ne oluyor?
Dünyayı tanımaya çalışan bebek, en erken tanıdığı ve en ilkel haz mekanizması olan tat alma duygusu ile eline geçirdiği her şeyi ağzına götürerek tanımaya ve tanımlamaya çalışıyor. Zaman geçtikçe diğer duyularının da farkına varıyor ama tat alma ömür boyu en baskın olmaya devam ediyor.
Lakin
bizler bir bebeğin, eline geçen her şeyi tanımlamak için ağzına götürmesi gibi,
duygusal ihtiyaçlarımızı da, biyolojik mekanizmamız ile gidermeye çalışınca,
fabrika ayarlarını bozuyoruz ve sonrası…
Yaşasın
yemek yemek!
Kızdın
mı? Bir kurabiye at ağzına!
Çok
mu sevindin? Bir dilim pasta ile kutla!
Terk
mi edildin? Al eline dondurma kâsesini!
Hayal
kırıklığına mı uğradın? Buzdolabının
karşısında geç, artık Allah ne verdiyse
Ve
artık, yemek yeme biyolojik bir ihtiyaç karşılama olmaktan çıkıyor, baş
ağrısına, diş ağrısına, can sıkıntısına her derde deva aspirine dönüşüyor.
Canı
sıkılınca yumurta yiyen, depresyonda salatalık kemiren, hak ettiği terfii alamamanın,
hayal kırıklığını kabak musakka ile gidermeye çalışan gördünüz mü, Allah aşkına?
Ne
yiyoruz pekiyi?
Çikolata,
kek, börek, pasta, dondurma, cips vs. vs. yani kalori bombaları
Aslında
sittin sene yemesek te beslenmemizde bir eksikliğe yol açmayan gıdalar.
Eh
bu zavallı gıdalar da, vücuda kabul buyrulmak için ne yapıyor? Rüşvet! Yani
daha fazla haz veriyor ve biz, bir süre sonra o hazzın bağımlısı oluyoruz.
Davetli
olmadığı bir organizasyona girebilmek için, kapıcının cebine bahşiş kıstıran,
sonradan görme bir zengin gibi ağzımıza bir parmak bal çalıyor. Eh, o rüşvete
alışan kapıcı beden de en çok rüşvet vereni ,”gelen ağam, giden paşam” içeri
alıyor
Sonrasında
gelsin kalp ve damar hastalıkları ve dünyanın başına bela olan obezite.
Biyolojik
olarak ihtiyacımız olmayan birçok gıda, olmazsa olmazımız haline geliyor ve
verdiği hazdan kat kat fazlasını, zarar olarak geri iade ediyor.
Yani
aslında su içsek yaramıyor, ahlakını bozup rüşvete alıştırdığımız kapıcı, en yüksek
veren herkesi, içeri aldığı için, istiap haddini dolduran vücudumuz alarm
veriyor.
Ne
yapacağız peki?
Otokontrol
mekanizmamızı devreye sokacağız. Her önümüze geleni, her canımızın istediğini, canımız istediği zaman yemeyeceğiz.
Yani
sözün özü şu boğazımızı tutmayı öğreneceğiz!
:)))Bende tersi oluyor, çok büyük üzüntü filan karşısında yemeden, içmeden kesiliyorum. Ama hani böyle canım sıkkın, içim sebepsiz - veya ülkenin halinden filan daralınca biraz bitter çikolata iyi geliyor:)))
YanıtlaSilİşte bak o durumlar için biraz yetmez,bayağı koca bir tablet bitter ancak durumu kurtarır :)
SilSadece bogazimizi degilde cenemizi de tutmayi ögrenelim bence. Her lafa sazan gibi atlamayalim mesela dimi. Laf sokmayalim. Sevelim sayalim.sadece. birazda inssnlik diyetine girelim :) kalbe cok iyi gelir. Eline saglik güzel bir yaziydi. Bayildim hikayeye :)
YanıtlaSilKesinlikle haklısınız. İnşallah onu da haftaya cuma akşamı ,bir inceleyelim bakalım. Sevgiyle kalın..
SilO zaman,bu Cuma akşamı bana misafirliğe bekliyorum.Beraber,konuşalım bu konuyu.Kahveleriniz de benden.Ne alırsınız Türk Kahvesi mi Nescafe mi ? ☕ 🍵 😉
SilÇok iyi ve ders verici bir yazıyı. Bundan sonra daha dikkatli olacağıma eminim, teşekkürler 😂
YanıtlaSilSana başarılar. Kolay olmayacak maalesef 😊
Silçikolata yemeden yaşanır mı yaaa bir de muz yemeden :)
YanıtlaSilTabiki de yaşanmaz. Ama sonrasında bir argüman geliştirmek,gerekecek."efendim ,aslında ben kendimle barışığım" ya da "önemli olan, sağlıklı olmak" falan gibi.Ama sen daha Kreatif olabilirsin.Paylaşırsan,hepimiz yararlanırız 😄
SilTerk mi edildin ? Al eline dondurma kasesini !!
YanıtlaSilDenemek lazım sıcağı sıcağına :)
Emre bey ,umarım o dondurma kasesini,sadece bu sıcaklar da serinlemek için, elinize alırsınız 😐
YanıtlaSilBen herkes nasıl mutlu hissediyorsa, onu yapmaları gerektiği taraftarıyım :))
YanıtlaSilHaklısın; aslında mutluluk elimizde..Sağ ele bir kornet,sol ele bir tobleRon, ne dert kalır ne keder 😉😋
YanıtlaSilYazıdaki şu cümleler tebessüm etmeme sebep oldu doğrusu.
YanıtlaSil"Canı sıkılınca yumurta yiyen, depresyonda salatalık kemiren, hak ettiği terfiyi alamamanın ,hayal kırıklığını kabak musakka ile gidermeye çalışan gördünüz mü , Allah aşkına ?"
İşte ..Bazen, hayatta da çözümleri, yanlış yerlerde arayabiliyoruz..
Sil