15 Ekim 2018 Pazartesi

EVDE SIKI YÖNETİM İLANI


Bacılar Meclisi Müzakerede

Evet, efendim bizde korkulan oldu. Entel Bacı,  Bacılar Meclisi yönetimine el koydu. Sıkıyönetim ilan edildi…

Malum, daha önce Dantel&Domestik Bacılar, Dantel Devrimigerçekleştirmişlerdi. Karşı cevap gecikmedi…

Dantel&Domestik bacılar şaşkın, lakin yapabilecekleri bir şey yok gibi görünüyor. Mecburen ortama ayak uyduracaklar.

Entel Bacı ilk iş Dantelin el işlerine el koydu. Bu sıcaklarda örgü mü yapılırmış, kaldır şu yayıntıları “diye şarlayınca Dantel” ama bunlar koton, örerken elleri terletmez” diyecek oldu ama Entel ellerini beline koyup gözlerini öyle bir  devirdi ki, zavallı Dantel cümlenin sonunu yutmak zorunda kaldı. Mecburen şişleri, yünleri, tığları sepetine doldurup vitrinin üzerine kaldırdı. Ona da Domestik cırladı “onlar oraya konur mu hiç, sende estetik kaygısı denen şey yok mu? “ deyince mecburen toplayıp çekmeceye doldurdu.

Domestiğin cırlamasını duyan Entel elleri belinde ona dönüp “dur bakalım sıra sende, sen bi konuşma şimdilik “diye azarlayınca susmak zorunda kaldı.

Aylık bütçeyi eline alan Entel, kalemleri tek tek gözden geçirip kesin uyarı verdi ”masraflar azaltılacak. En başta Waffle artık yok çileğin kilosu kaç para? Sokaktan mı topluyuz bunları? “ diye üstünü çizdi. Sarma zaman israfı, çiğdem çerez hem pahalı hem yağ oranı yüksek, cips gazoz artık yok, içli köfte mi ayy sen köylü müsün içli köfte yapıyorsun?  Hem ne bu böyle, yiyin yiyin oturun. Olacak iş mi, artık düzen ve disiplin olacak bu evde…”

Dantel & Domestik  korkularında pusup kaldılar. Entel bir de Dantel & Domestik ‘in yaptıkları işleri alıp performans değerlendirmesi yapmaya kalkmasın mı?

-Bak bu kazak için bir ay harcadın. Günde iki saatten ayda 60 saat eder. Saatini asgari ücretten hesaplasak  6x50: 60  = 390 yapar. Bir de buna yün parasını ekle. Sen bu fiyata 4 kazak alırsın. Bundan sonra örgü yok efendim.”Ama hediye, el örgüsünün değeri” falan diye gevelemeye çalışan Dantele yüz vermedi tabi.

Sıra Domestik’e geldi.

-Bak sarma ve içli köfte için harcadığın vakte yazık. Tüm gün uğraşıyorsun yarım saatte yenip bitiyor. Ne bu içli köfte bulgur ve et değil mi? Yap bir bulgur pilavı, yanına da kıyma kavur  bitti gitti. Sarma yaprakları pirince tat versin diyorsan da, pilav tenceresinin altına üstüne bağ yapraklarını diz. Pişerken tadı geçer zaten.

Entelin bu değerlendirmelerine şaşkınlıktan gözleri büyüyerek bakan Dantel & Domestik lal kesildiler. Ağızlarından tek kelime çıkamadı.

Tabi iş bunlarla kalmadı. İzlenen film ve diziler ile okunan kitapların listesini eline alan Entel tek tek hesap sordu. Efendim vakit geçirmek için film dizi izlemek olur muymuş hiç? Değerli zamanı böyle harcamak ne büyük israfmış falan filan. Duyan da zannedecek ki tasarruf edilen zamanda, Entel Uzay bilimlerinde çığır açacak, kuramcılar arasında otorite olacak.

Asıl sorun Kezban’la patladı. En az 7-8 saat uyumadan afyonu patlamayan Kezban’ın başına gece demeden gündüz demeden 3 saatte bir “of of ne olacak bu insanlığın hali” diye dürtüp uyandırmasa fazla sorun olmayacaktı. Uykudan vakitli vakitsiz uyandırılan Kezban bir de “uykun kaçtıysa al kitap oku” diye burnuna tableti dayayan  Entelin yüzsüzlüğüne dayanamayıp patladı.(Laf aramızda aslında Kezban’ı uykudan uyandıran Entel değil sıcaklardı ama herkes Entele bilendiği için, onun uyandırdığını zannetti.)

En sonunda Kezban eteğini toplayıp ellerini beline koyup, Şahika Koçarslan’lı gibi bir “ ayyhh ne bu beaa” çekti ki ortalık inledi.

Salon hamfendisi çizgisinden çıkan Kezban devam etti.

-Yetti bea. Hepiniz burada berabersiniz. Bir o devrim, bir bu sıkıyönetim noluyoz böyle. Adam gibi beraber yaşamanın çaresini bulun. Bulmazsanız benden günah gider diye yeri göğü inletti. (Sanki bir şey yapabilecek). Ancak Nasreddin Hoca gibi eski kilimden heybe yapar) Ama tehdit ekili oldu.

Bacılar meclisi koalisyon görüşmelerine başladı.

Dantel;

-Bak el işinin değerini, saatlik performans düzeyine indirmek abes bi kere. Artık endüstriyel üretimlerden insanlar sıkıldı. Kendilerini ifade edecek tasarım ürünlerine rağbet var. Dünyada yükselen trend katma değeri yüksen ürünler üretmekte. Aynı zamanda sevdiklerin için üretim yapmak sevgiyi göstermenin en etkili yollarından biri. Modern bireyin en büyük açmazlarından biri de yabancılaşma. Sanal üretimler yapan ya da üretim zincirinin sadece bir parçasına dâhil olduğu için üretmenin hazzını yaşayamayan modern bireyde   değersizlik hissi oluşuyor. Boşuna mı sanal sosyal medyada insanlar ben değerliyim diye kendini göstermeye çalışıyor. Bla bla. Dantele hayret ettik. Demek ki Enteli dinlemez görünürken, okuduklarından o da bir şeyler kapmış. Bir de konuyu alıp da sosyal medya paylaşımlarına bağlaması yok mu, Entel ’in bile ağzı açık kaldı.

Domestik;

Önce sağlıklı beslenmeden girdi konuya. Bak gıdaların raf ömrünü uzatmak için konulan katkı maddelerinin ne gibi sağlık sorunlarına yol açtığını biliyor musun sen? Evde mis gibi katkısız yemek yapıyoruz da, gene de yaranamıyoruz. Hem artık evde yapılan sağlıklı yemeklerin değerini dünya anladı da, sadece değişik kültürlerin yemeklerini yemek için insanlar kıtalar arası seyahat ediyor. Haspamın dediğine bak. Yaprakları tencerenin dibine serecek mişim. Kültürel aktarım bu. Kaç yüz yıllardır  kaç medeniyetten kadının katkısı var bu kültüre, ne diyorsun sen? Bütçeye de katkıda bulunuyorum üstelik. Bir de bana tasarruf diye geliyor hamfendi…

Bunlar bık bık laf yetiştirmeye çalışırken Kezban yine parladı. Susun ya, ona mazeret bulmak zorunda mıyız? Canımız istiyo yapıyoz. Kim ne karışır. Ben onun keyfine göre mi davrancam ille de “

Efendim müzakereler devam ediyor ama yine de bazı gelişmeler oldu. Dantel mesela, bayağı amigurimi    yaptı. Ördüğü çanta yaza yetişmedi ama sağlık olsun bir daha yaz başına hazır oldu hiç olmazsa. Bol bol hediye biriktirdi. Bebekler arabalar uçaklar hayvanlar falan. Hatta kuru kafa bile yaptı.

Domestik kışlık üretimi için kolları sıvadı. Çeşit çeşit reçeller yaptı. Karadut, kayısı, çilek, mürdüm eriği, vişne reçelleri ile kalpleri fethetti. Acı soslar, tarhanalar yaptı. Domates ve menemen için kullanılan kavanozlarla, cam sanayimize can verdi. Yani o derece. Salça da bu sene ondan. Gerçi Waffle, pasta, kurabiye için fazla zamanı olmadı ama bi içli köfte ile aşureye zaman buldu. 

Entel bu zaman boyunca fazla sesini çıkarmadan Domestik’e yardım etti. Sonuçta bütçeye katkı oluyor. Domates doğrarken, Black Mirror yanında Last Man on Earth seyretmelerine sesini çıkarmadı. Çağdaş Sosyoloji Kuramları ile Virginia Woolf arasına  Cumbadan Rumbaya sıkıştırmalarını görmezden geldi. Hatta onlarla beraber İstanbullu Gelin bile izledi.

Hâsılı kelam, mutabakat tam sağlandı sayılmaz ama görüşmeler sürüyor efendim…




Not: İlk önce okuttuğum zat-ı muhterem "Bir şizofrenin not defteri" dedi yazıma. 💀 Lakin ben Modern kadının varoluş sancıları  (!) demeyi tercih ediyorum  😉


11 Ekim 2018 Perşembe

DÜNYA KIZ ÇOCUKLARI GÜNÜ VE ÇOCUK GELİNLER


DÜNYA KIZ ÇOCUKLARI GÜNÜ VE ÇOCUK GELİNLER

Bu gün Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilen 11 Ekim Dünya Kız Çocukları günü.Dünyadaki savaşlardan,felaketlerden,ekonomik ve siyasi krizlerden en çok zarar gören çocuklar.Özellikle de kız çocukları.Dünyadaki çocukların yaşam kalitesine dair rakamlar korkunç.UNİCEF’in açıkladığı rakamlara göre 131 milyon kız çocuğu okula gidemiyor.Ve yine 5 – 14 yaş aralığında ki çocuklar arasında kız çocukları erkek çocuklarına nazaran % 40 daha fazla ücretsiz çalışıyor.Büyüklerin sorumluluğunda ki işler çocuklara yaptırılıyor.Ve en büyük sorunlardan biri de eğitim olanağından mahrum olup, çocuk yaşta evlendirilen kız çocukları.

Bu konu maalesef bizim de gerçeğimiz.Daha yakın bir zamanda İstanbul’da çoğunluğu Suriyeli  çocuk yaşta yüzlerce kadının (!) anne olduğu  haberiyle karşılaştık.Yine yakın zamanda zorla evlendirilen kızcağızlar emniyet güçleri tarafından kurtarıldı.Kuaförler çocuk gelinlere hizmet vermeyeceklerine dair kampanya yaptılar. Benzeri haberler medyaya zaman zaman yansıdı. 

 Sorunun elbette ki  bir çok boyutu var.

Öncelikle çocuk yaştaki bu kızcağızların başka alternatiflerinin olup olmadığı pek de konuşulmuyor. Çocuk yaşta evlilikler yasaklansın demek sorunu çözmüyor. Küçük yaşta evlenmeseler de, onları ailelerinin yanında bekleyen daha başka bir hayat yok.Kardeşine bakmak, yada getir götür işlerini yapmak bile olsa, çocuklarının iş gücüne ihtiyaç duyan , insan emeği yoğun işlerle hayatlarını geçirmek zorunda olan aileleri, cahil diye aşağılayarak ya da sorunu meydana getiren sosyoekonomik ve kültürel zemini etüd etmeden ,çözüm bulmadan ,çocuk evliliklerini bitirmek ne kadar mümkün.Genelde yaptığımız, pansuman tedbirlerle kansere çare olmaya çalışmak benzeri çözüm yollarıyla ,sorunu derinleştirdikçe derinleştiriyoruz.

Bu işin tek çaresi olan kız çocuklarının eğitimi için toplum olarak birkaç cılız çalışma dışında neler yapıyoruz?  Eğitimine ulaşabilmeleri için sloganların haricinde gerçekçi hangi çalışmalar var? Asgari eğitim bile alamamış annelerin yetiştirdiği kızcağızları bekleyen onlardan farklı bir gelecek mi?

Milyonların izlediği dizilerde genç kızlarımıza verilen mesaj; okumak için her şeyi göz al, meslek sahibi ol, diğer kızların eğitimi için üstünlük al değil, zengin birini kafalar hayatın kurtulsun. Tüm dertlerin çaresi zengin kocayla evlilik. Genç ve yakışıklı bulamasan bile önemli değil, yaşlı da olur. Evli ise de dert etme, karışı zaten kötüdür ondan ayırdın mı tamam, Mesele hallolur 

Dizileri istemeyen izlemesin demek de çözüm değil. Televizyon hala, eğitimsiz geniş kitlelere tek eğitim kaynağı ve rol model olmayı sürdürüyor. Öncelikle ailelerde farkındalık oluşturup bunun yanlışlığı anlatılmalı. Keşke dizilerde bu konulara değinilse. Ama (bazı örneklerini gördüğümüz ) gibi ajitasyondan yapmadan, konuyu sulandırmadan işlenmeli. Meslek sahibi olmanın ve eğitimin ne kadar önemli olduğu anlatılmalı dizilerle.

Senede bir gün 11 Ekim de, bir kaç yüz insanın bir araya gelip birbirini dinlediği programlar yapıp, nutuk atmak, demeç vermekle çözülmüyor bu sorunlar. Çözüm endeksli alternatifler geliştirilmesi ve   kız çocuklarının okullu olması için toplumun da, gönüllü çalışmalarla elini taşın altına koyması gerekiyor.

Çaresiz ve fakir insanları, aşağılamak, küçümsemek, hakaret ederek akıl vermeye çalışmak onların savunma mekanizmalarını devreye sokuyor. Empati yaparak, onları anlamaya çalışarak meseleye yaklaşmak gerekiyor.