BAHAR DÖNGÜSÜ
Cıv cıv cıv.. cıgır cıgır cıgır cıgırrt…
Uykunun arasında tanıdık bir ses. Sabah olmuş mu?
Alarm çalmadı ama daha.
Yeniden Cıv cıv cıv… cıgır cıgır cıgır cıgırrt…
Gözlerim yarı aralık elim saate uzanıyor. Alarmın
çalmasına daha yarım saat var.
Cıv cıv cıv… cıgır cıgır cıgır cıgırrt…
Ah bu
çıngıraklı ses çok tanıdık… Bu sefer kalkıp heyecanla pencereyi açıyorum.
Evet, ortalık bayağı aydınlanmış. Elektrik telinde bir
kırlangıç. Gelmiş… Gelmiş… Onlar gelmiş.
Temel mi yoksa Fadime mi acaba? Genelde ikisi beraber
konardı tellere ama bu sefer biri var. Bir kaç gün gözlüyorum. Evet,
iyice emin oluyorum bu Temel ya da Fadime değil. Onların kuyruğu daha uzundu.
***
Temel ile Fadime benim iki senelik komşularım
kırlangıç ailesi.
Geçen sene penceremin önünde uzun uzun keşif gezileri
yaptıktan sonra yan balkonun altına yuva yapmaya karar verdiler. Oldukça
bozuldum aslında. Benim penceremde yuva yapsınlar diye ne heyecanla beklemiştim
hâlbuki. Ne yani beni güvenli bulmadınız mı? Alacağınız olsun…
Ne alacakları olabilir ki? … Alsınlar diye umarak
penceremin önüne bol bol ekmek kırığı ufaladım ama sanırım onlar daha
doğal beslenmeyi tercih ettiler. Tabi taze bitki tohumları, örtü böcek varken
ekmek kırığı yiyip ekmek kafalı mı olsunlar.
Bunlar emek emek yuvalarını yaparken ben de isimlerini
koydum. Temel İle Fadime…
Bir süre sonra yuva bitti. Fadime ortalıkta pek
dolaşmaz oldu. Tabi sebebi anlaşıldı. Yuvada henüz görünmeyen yavruların
sesleri geliyordu artık. Cılız birkaç ses. Cıvk cıvk cıvk…
Sonra bir sabah üç tane sonuna kadar açık, üç kırmızı
gaga. Bir Fadime Bir Temel sefer yapıp açık gagaları kapatmaya çalışıyor ama nafile.
Sesler git gide daha da kuvvetlendi, yükseldi.
Eh bu haylazlara da isim koymak lazım. Ne olsun, ne olsun?
Ne olsun? … Hıdırellez geldi. Hah tamam... Hızır İlyas bu da İdris olsun…
İsimleri de tamam kerataların. Bu çığırtkan yavrular
sabah alarmım oldu artık. Onların çığlıklarına gözlerimi açmaya başladım. Kısa
sürede o kadar büyüdüler ki artık zavallı Temel ile Fadime yuvaya sığamıyordu.
Nerdeyse anne babaları kadar olmalarına rağmen Hızır İlyas İdris gagaları
sonuna kadar açık feryat figan yiyecek bekliyorlardı. Anne babaları uzaktayken
sesleri fazla çıkmıyordu ama Temel ile Fadime pike yapmaya başlayınca
bunlar son ses koroya başlıyordu. Bunlar haftalarca, anne babasının emekli
aylıklarını ellerinden alıp tüm gün evde yatan hayırsız evlatlar gibi Temel ile
Fadime’nin getirdiklerini yediler.
Sonra bir gün aa o da ne. Üç kafadar anne babalarıyla
beraber elektrik tellerinde dizilmişler. Pek uzağa gidemiyorlardı tabi ki de.
Git gide uçuş mesafesi uzadı. Artık sabah çıkıp akşam gelmeye başladı
bizim kırlangıç ailesi.
Havalar serinlemeye başlayınca, beni de onların
endişesi sardı. Uzanabilsem yuvalarına, üstlerine battaniye örtüp yanlarından
sıkıştıracağım…
En sonunda sanırım aile meclisi göç kararı aldı ki,
ortada görünmez oldular. Epey bir pencerelerde onların çığlıklarını bekledim.
Sonunda tamamen gittiklerine kanaat getirdim. Kış boyunca komşularımın mahzun
boş yuvasına bakıp sık sık onları hatırladım. Nihayet bahar geldi…
İşte bir sabah yeniden o ses cıv cıv cıv… cıgır cıgır
cıgır cıgırrt…
Ama Temel ile Fadime yok. Sadece bir yavruları gelmiş.
Artık yuvayı ona mı hibe ettiler yoksa Temel ile Fadime’den miras mı
kaldı bilmiyorum. Diğerleri yoklar bu sene. Acaba bu hangisi Hızır ‘mı İdris
‘mi İlyas ‘mı? En iyisi Hızır olsun ya…
Heyecanla Hızır’ın yanında bir gelinle penceremin
kenarına konmasını bekliyorum…
Çeyiz bohçası hazırlamaya başlasam mı ki?
Kayınvalide olacağım kolay mı? J J J