31 Mart 2019 Pazar

DİNLİYORUZ AMA ANLIYOR MUYUZ ?

Etkili İletişim: DİNLEME YANLIŞLARI...

DİNLİYORUZ AMA ANLIYOR MUYUZ ?
Köylü bir adamcağız haylaz oğlunu yola getirmek için bir gün karşısına oturtmuş öğüt vermeye başlamış. Delikanlı babasını sonuna kadar sessizce dinlemiş. Oğlundaki bu sessizliği hayra alamet sayan baba gönül huzuruyla konuşmasını bitirmiş. Babasının konuşması biter bitmez çocuk atılmış. Baba baba demiş, sen bana öğüt verirken ben eşeğin kuyruğunda tam 40 sinek saydım”

Kulakları çınlasın babacım, konuşurken sabırsızlık belirtileri gösterip konuşmasını bölünce bize bu hikâyeyi anlatırdı.

Etkili iletişim için dinleme becerisi de anlatma becerisi kadar önemli bir unsurdur. Zira yapılan araştırmalar göstermiştir ki dinleme yanlışları neticesi aktarılan cümleler   % 20 ila 50 oranında anlam kaybıyla karşı tarafa geçmektedir.

Etkili bir dinleme konuşma kadar önemlidir. Dinleyenin kendi gündemlerini erteleyip konuşana odaklanması yoğunlaşma gerektirmekle beraber bağ kurmanın da  ilk adımıdır. Bu bağ ne kadar güçlü olursa kurulan ilişki de daha sağlıklı bir zemine oturur ve  paylaşımlarda o oranda sahici olur.

Etkin dinleme becerisi geliştirenler sorunları daha iyi anlayıp çözme eğiliminde olmakta empatik davranışlar sergilemekte ve iş ve sosyal yaşamında daha başarılı olmaktadır.

Dinlemeye hazırlanırken kafadaki sesler susturulmalı, ön yargı ve kabullerden uzak dinlemeye başlamalıdır. Göz teması sağlanmalı açık ve rahat bir beden duruşuyla hafifçe öne eğilerek karşıya değer verdiği ve dinlemeye hazır olduğu mesajı beden diliyle de iletilmelidir.

Dinleme sürecinde yapılan yanlışlar etkili bir iletişime zarar verir ve iletilecek mesajı olumsuz yönde etkiler.
   ***

                                                                            Dinleme sırasında en çok yapılan yanlışlar;

Karşılaştırma: Karşılaştırma konuşma esnasında sürekli kimin daha gösterişli, daha

Yetenekli, duygusal olarak daha sağlıklı olduğu gibi birtakım kişisel özellikleri

Değerlendirmedir- siz mi yoksa diğer kişi mi? Konuşulanlardan fazla bir şey anlamazsınız

Çünkü daha iyi olup olmadığınızı anlamaya çalışmakla meşgulsünüzdür.

Akıl okuma: Akıl okuyan kişi insanların ne dediğine dikkat etmekten ziyade diğer

Kişinin gerçekten ne hissettiğini ve düşündüğünü görmeye çalışır. Genellikle söylenenlere

Güvenmez. Sözcüklerden çok ses tonuna ve gizli işaretlere dikkat eder. “Bahse girerim ki

Benim salak olduğumu düşündü.”, “Utangaçlığım yüzünden pes etti.” gibi.

Tekrarlama: Ne söyleyeceğimizi içimizden tekrar etmektir. Böylece kişinin

Dinlemeye vakti olmaz. Kişi bütün dikkatini bir sonraki yorumunu hazırlamaya yönelir.

Süzgeçten Geçirme: Bazı şeyleri dinlemek bazılarını ise dinlememektir. Sadece

Öğrenmek istediğiniz konu ile ilgili şeyi anlamaya yetecek kadar dinlersiniz. Bir kadın

Oğlunun okulda kavga edip etmediğini öğrenecek kadar oğlunu dinler, etmediğini duyduğunda

Rahatlar ve dinlemeye devam etmez.

Yargılama: Bir kişiye ilişkin aptal ya da yetersiz olduğuna ilişkin önyargınız var ise

Onun ne söylediğine dikkat etmezsiniz. Dinlemenin temel kurallarından biri yargılamaların,

Dinlendikten ve iletinin içeriğini değerlendirdikten sonra yapılması gerektiğidir.

Düşüncelere Dalma: Yarı dinleme anında iken karşıdakinin söylediği bir şeyin

Aniden bir özel çağrışımlar zincirine yol açmasıdır. Söylenen tek bir kelime sizi geçmişe

Götürebilir bu da karşıdakini duymanızı engeller. Sıkıldığınızda ya da kaygılı olduğunuzda bu

Eğilim artar.

Özdeşleştirme: Bir kişinin size söylediği her şeyi alır ve kendi deneyimlerinizle

Bağlantısını kurarsınız. Onlar size diş ağrısından söz eder ama siz kendi diş ameliyatınızı

Hatırlar ve onunla meşgul olursunuz.

Öğüt Verme: Dinleyenin her zaman yardıma ve önerilere hazır olmasıdır. Kişi

“büyük sorun çözücüdür”. Doğru öğüdü bulmadan önce birkaç cümle duymak yeterlidir. Bu

Noktada dinleyen duyguları gözden kaçırır, bu da kişiyi yeterince anlamasını engeller.

Ağız Kavgası Yapma: Bu engelde insanlarla atışır ya da tartışırsınız. Söylenilenlere

Çok çabuk karşı çıkarsınız. Aslında dikkatinizin büyük kısmı karşı koyacak şeyler bulmaya

Yönelmiştir.

Haklı Çıkma: Haklı çıkma hatalı duruma düşmemek için her şeyi yapacağınız

Anlamına gelir (bağırmak, bahaneler bulmak, çarpıtmak gibi).

Konu Değiştirme: Aniden konunun değiştirilmesidir. Konudan sıkıldığınızda ya da

Rahatsız olduğunuzda konunun yönünü değiştirirsiniz.

Rahatlatma: “haklısın”, “doğru”, “kesinlikle”, “inanılmaz” gibi ifadeler kullanılarak

Destekleyici, nazik ve cana yakın davranılmasıdır. İnsanların sizi sevmesini istersiniz, o

Yüzden herkesi onaylarsınız. Genel anlamı görecek kadar dinliyor olabilirsiniz ama gerçekten

İlgilenmiyorsunuzdur.

Konuşanı suçlamaya yönelme davranışı: Savunucu hatta tuzak kurucu dinleme

Türünü hayata geçirmeyle ilgilidir. Dinleyen konuşanı suçlamak ya da zora düşürmek için

Fırsat kollarken olması gereken dinleme davranışından uzaklaşacaktır.



                                                Hamiş: En etkili dinleme davranışı J J J

22 Mart 2019 Cuma

BACILARA BAHAR GELDİ ...


BACILARA BAHAR GELDİ...

Bahar geldi, her yer şenlendi. Ağaçları süsleyen çiçeklere parkları süsleyen çocuklar eşlik ediyor. Bir canlılık ve güler yüzlülük geldi her şeye ve herkese, ne güzel 

Ama bu güzel havalar bizde bacılar arası yeni bir krize yol açtı. Ne krizi mi?

Alışveriş krizi… Malum kış bitiyor, kışlıklar kalkmasa da baharlıklar ortaya çıkıyor. Hadi yeni bir şeyler bakalım dedik. Dediysek de mağazalara alışverişe gitmek değil, vitrin camlarını seyredip internetten alışveriş sitelerinde gezinmek. Yeni sezon dedin mi fiyatlar uçuyor tabi.

Daha yeni modellere bakarken bizim bacılar arasında burun kıvırmalar, iğneli imalar baş gösterdi. Ne güzel aralarında anlaşmanın yolunu buldular mutabakat sağladılar diye sevinirken yeni bir konu ile beraber nur topu gibi yeni bir sorunumuz oldu.

Yine her kafadan bir ses çıkmaya başladı. İlk önce yine Entel Bacı atladı ortaya. Efendim; kadınlar  milyar dolarlık moda endüstrisinin dayattığı kalıplara uymaya mecbur hissediyorlarmış kendilerini. Uluslararası moda endüstrisi  Hollywood filmlerinin de yardımıyla markaların ürettiği kıyafetleri  bir haz nesnesine ve statü göstergesine dönüştürerek ederinin onlarca katı fiyata satıyormuş. Moda kendime yakışanı giymektir” diyen kadınlar bile bu baskıyı yaşıyorlarmış vs. vs.

Tabi yine Kezban Bacı atıldı. Aa bu ne be… Altı üstü baharlık kıyafet bakıyoruz burada yine başladın bıd bıd. Uzun zamandır kafamız rahattı sen konuşmazken. İşine bak sen, biz kıyafet bakıyoruz diye lafı Entel ’in ağzına tıkadı.

Sonra da tarz konusu mesele oldu.

Dantel ayy bacım ben şöyle kaliteli uzun zaman giyecek bir şeyler bakalım derim. Hani şöyle kaliteli  bir kumaştan iyi dikişli sofistike bir şeyler olsun. Daha derken Entel kesti sözünü ”tabi tabi şirkete CEO olunca giyersin onları. Yıllık ikramiyenle alacağın rezidansta akşam iki, gündüz işyerinde üç kez üst baş değiştirmen gerekecek ya “diye dalga geçince küskün gözlerle bakıp iç çekti.

Domestik; spor veya casual  bir şeylere baksak, fazla ütü istemese rahat kullanılsa. İş yaparken falan rahat olsa. Kullanışlı ve hesaplı olan kıyafetlere bakalım derim ben dedi.

Bu sefer de Kezban burun kıvırdı. “Sen şimdi gider nerede basit ucuz şeyler var onları alırsın. Şöyle biraz şıkırtılı renkli iç açıcı şeyler bakalım, hem bahar da geldi " diye tutturdu.

Eh uzun uzun fikir alışverişleri (!) neticesinde bir şeyler beğendiler de, fiyatlara bakınca sus pus kaldılar.

O zaman Dantel bir teklifle ortaya çıktı. “Malzemeleri alalım ben kendim yapayım”. Reklamlarda ki ”Aynısını ben evde yaparım diyen” teyze gibi olmasında “diye iğnelemelerine Dantel “beğenmezseniz giymezsiniz” diye kontratak yaptı.

Kışın yaptığı örgülerden gelen kredisiyle Dantel ’in teklifi kabul edildi.

Tabi malzeme alışverişi de bir başka âlemdi. Kezban nerde pullu payetli, tüylü püsküllü malzemeler, ben buradayım diye bağıran renkli kumaşlar varsa onlara gitti. Elindekileri bir Dantel Bir Domestik alıp yerine geri koydu.

En sonunda güç bela modellere karar verildi. Uygun fiyatlı  basıc kıyafetler alındı. Dantel Bacı tığları, şişleri, rengârenk yünleri ortaya döktü. Uzun uğraşlar neticesinde basıc modeller farklı teknikte el işleri ile bambaşka görünümlere büründü.

Ve final… Yapılanların bir kısmını sizlerle de paylaşıyoruz efendim. Umarım beğenirsiniz 


 

Not:Kimdir bu bacılar?  derseniz ,buraya bakbilirsiniz J J J

J J J


13 Mart 2019 Çarşamba

BİR GÜN CADDEDE RASTLADIM SİZE...

BİR GÜN CADDEDE RASTLADIM SİZE...

Bir gün caddede yürürken tanıdık bir yüze denk geldim. Hızla giderken de başımla selam verip geçtim. Karşıdakinin ifadesi gayet donuktu. Tavrını garipsedim ama bir yandan da kim olduğunu çıkarmaya çalışıyorum. Evet, yüz çok tanıdık ama acaba kimdi? İsmi neydi? Hiçbir çağrışım yapmıyor. Uzun bir süre kim olduğunu çıkarmaya çalıştım ve sonunda ışık yandı.
                Evet, bu hanımefendi ile hiç tanışmıyorduk, hiç karşılaşmamıştık ama yüzü çok tanıdıktı. Sosyal medya hesaplarımdan birinde ki bir gurup üyelerinden biriydi. Özel fotolarını o kadar çok paylaşıyordu ki beynim tanıdık olarak kodlamış ama hafızam onu hatırlamamıştı.
                Sosyal medyanın yararlı olduğu konusuna sonuna kadar katılıyorum. Bilgi alışverişi ve deneyimlerin paylaşılması için etkili bir mecra. Özellikle sevdiğin arkadaşlarından akrabalarından haberdar olmak seneler önceki arkadaşlarınla bu mecralarda karşılaşmak son derece güzel... Ve bu paylaşımların kişiye özel kilitli hesaplarında yapmak, sevdikleri ile takiplimsek, sevincine ve mutluluğuna ortak etmek, ana tanıklık eden fotoğraflarını bir albüm gibi düzenlemek gayet doğal.

***

Yalnız hiç tanımadığım kimselerin açık hesaplarında özellikle evlerinden özel hayatlarından paylaştıkları fotoğraflar bana sanki pencerede oturmuş, karşı evlerin pencerelerinden içeriyi gözetliyormuşum gibi rahatsızlık hissettiriyor. Ya da özel hayatına dair paylaşım yapanları okuyunca durakta beklerken yan tarafta konuşulanları gizlice dinliyormuşum gibi hissediyorum.
                Evet, özel sosyal medya hesaplarıma herkesi eklemiyorum ama ilgi alanımda ki gurup üyelerinden bazıları arasında böyleleri muhakkak oluyor. Eminim bunları çokta üzerinde düşünmeden yapıyorlar. Ama özel hayatlarının, evlerinin, eşlerinin, çocuklarının, sofralarının, misafirlerinin böyle sere serpe sergilenmesi ne kadar normal?
                Bilmiyorum bunu yadırgayan sadece ben miyim? Ya da artık normal olan bu mu oldu? Normal hayatımızda ayıp karşıladığımız şeyler sosyal mecralarda neden normal karşılanır ki?