CİNAYETTEN NASIL KURTULURSUN?
Birinci adım:
Tanıkların itibarını sars.
İkinci adım:
Ortaya yeni bir şüpheli sür.
Üçüncü adım:
Kanıtları göm. Jüriye o kadar çok bilgi ver ki görüşme odasına giderken tek bir
şey hissetsinler; Şüphe…
Cinayetten işte böyle
kurtulursunuz…
Peki, bunları uygulayabilmek
için neleri yapabilirsin? Şantaj, tehdit, sahte evrak düzenleme, manipülasyon,
hırsızlık, sahte delil yerleştirme ya da hepsi.
Ünlü bir ceza
avukatı olan ve aynı zamanda Middleton Üniversitesinde kriminal savunma dersi
veren Analissa Keating ve öğrencileri arasında kurgulanan heyecanlı bir dizi.
Uzun dizi
listemin en sonunda ki How To Get Awey With Murder’a uzun bir süre
başlayamadım. Hatta listeme aralarda başka diziler de ekledim. Sezon ve bölüm
sayısının çokluğu gözümü korkuttu açıkçası. En sonunda “seni yeneceem” diye
izlemeye başladığım dizi soluk soluğa izlediğim bir türlü başından
ayrılamadığım bir maratona dönüştü.
Olay örgüsü çok
sağlam kurgulanmış devamlı ters köşelerle ilerliyor. “Aa evet çözdüm” dediğiniz
yerde denklem sizi yeniden en başa götürüyor. Hatta bir spoiler vereyim
aralarda flashback sahneler, ipucu
vermekten çok ters köşe yapmaya yönelik.
Hukukun açıklarını zayıf noktalarını çok iyi bilen kişiler eliyle nasıl eğilip bükülebileceğini, insanın hayatının bozuk para gibi harcanmasını ya da suçluyu suçsuz gösterebilme illüzyonunu görmek dehşet verici geldi bana. Ayrıca Amerikan hukuk sistemine özgü jüri üyelerini manipüle edebilecek yöntemlerin nasıl kullanıldığı, anlaşma ile adam satıp arkadaşının üzerine suçu yıkmanın adam ispiyonlama olarak görüldüğü doğu toplumlarına nazaran nasıl kurumsallaştığını görmek de garip geldi doğrusu.
Dizinin karamsar
ve boğucu bir atmosferi var. Zaman zaman şöyle bir dışarı çıkıp güneşi görme ihtiyacı
hissettiriyor. Oyuncular ama özellikle başrol oyuncusu Viola Davis çok iyi bir
iş çıkarmış. Yoğun duygu geçişlerini çok iyi veriyor. Kaba küstah, cesur, manipülatör,
… Ama bir yandan da merhametli koruyucu, hassas ve naif bir insan. İyi ya da
kötü güzel ya da çirkin diye tek bir şekilde tanımlayamayacağınız bir karakter.
Banyo zemininde salya sümük kıvranarak ağalarken dibe vurdu artık dediğiniz
kadın bir anda mahkeme salonunun tozunu atan gözünü kırpmadan adam harcayan bir
dişi ejderhaya dönüşüyor. Cesur korkusuz küstah Annalisa bir anda annesinin
göğsünde adeta yetim bir köle kız Annamay olarak ağlıyor.
Diziyi bunca iyi
yapan şeylerden biri de salt iyi ya da kötü karakterlerin olmaması. Diğer
karakterler de öyle. Dizi iyi ve kötülerin arasında ki değil, insanın
kendi içindeki iyilik ve kötülük
mücadelesini anlatıyor. Bu karakter iyi mi acaba kötü bir insan mı karar
veremiyorsunuz. Evet, gri alanlarda ama daha çok grinin koyu alanlarında hatta
füme rengi diyebileceğimiz bir skalada ilerliyor.
Annalisa
Keating’in Pover Suit takımlarına,
aksesuarlarına ve peruklarına bayıldım. Karakteri çok iyi destekleyen bir
stayling yapılmış. Ayrıca Viola Davis güzel mi çirkin mi bir türlü karar veremedim.
Bazı sahnelerde büyüleyici bir kadın, bazı zamanlar ise çirkin diyebileceğim
bir kadın. Başka filmlerinde vasat diye gördüğüm kadın burada bambaşka bir
insana dönüşmüş. Galiba oyunculuğunun gücü.
Bizim çaylı
kahveli ikramlı ağlamalı sarılmalı altın gününden hallice terapi sahneli
dizilerimize alışkın olanlar için ağır gelecek terapi sahneleri var ki ben
bayıldım. İzleyeni bile yerden yere vuran sert diyaloglarla çok başarılı terapi
seansları işlenmiş.
Olayların örgüsü
son sezona kadar çözülmeden devam ediyor. Ama açıkçası finali biraz zayıf
buldum. Nefes kesici ilerleyen diziye yakışmayan sönük bir bitiş olmuş. Konunun
kilit noktası biraz daha derinlikli incelenebilirdi.