“Televizyon
ailenin anahtar üyesi. Bu üye zamanın çoğunda öyküler anlatır.”
George Gerbner
Artık yeni bir ninemiz var, salonun başköşesinde oturup, bize
masallar anlatan. Görmediğimiz diyarlardan, bilmediğimiz yaşamlardan haberdar
eden.
Onun anlattığı her şey doğru, her şey kabul edilesi. İstersek
dilersek hemen başka masallara da geçer bizim için. Gayet de modern, çekici, albenili.
Sözü sihirli, sözü kanun.
Eski ninelerimiz gibi, köşede basma entarisiyle oturup, patik örmüyor,
sıkıcı öğütler vermiyor. Her daim genç, taze, neşeli, canlı, kıpır kıpır.
Evet, artık ninelerimiz eskisi gibi masallar, öyküler anlatmıyor,
başımızı okşayıp, alnımızdan öpmüyor. Hoş gerçi masal bilen ninelerin,
dedelerin nesli de tükendi galiba. Onun yerini televizyonlar aldı çoktan.
İnternet gençler arasında hızla yaygınlaşsa da, televizyon
halkımızın hayatındaki birincil yerini hala koruyor. Ve hem ailemizin, hem de
toplumumuzun en etkili üyesi.
Toplumsal değişim ve dönüşümlerle hayat tarzlarımız hızla değişti
ve değişmeye de devam ediyor. Ama sosyal ve psikolojik ihtiyaçlarımız halen aynı,
yalnızca bu ihtiyaçlarımızı karşıladığımız mecralar değişti. Toplumun bir
parçası olma, kendini takdir etme, heyecan ve eğitim gibi ihtiyaçlarımızı
televizyon vasıtasıyla gidermeye çalışıyoruz artık.
Dizilerden bahsetmem boşuna değildi aslında. Benim için deneysel
bir süreçti. Birazcık ta eğlendim. Dalga geçtim. Hem kendimle, hem izlediklerimle.
Âmâ artık ciddi konuşmanın zamanı.
Evet, televizyon programları arz talep ilişkisinin bir neticesi.
Alıcı varsa satıcı da vardır. Yani reytingi kim kaparsa reklamları da o alıyor.
Reyting almak içinde program yapımcıları çeşit, çeşit programlar yapıyor,
yöntemler deniyorlar. Âmâ aslında hepsinde insanın sosyal ve psikolojik
ihtiyaçlarına göndermeler yapıyor ve dolayısıyla psikolojik doyum sağlıyor. Ve
aslına bakarsanız farklı gibi görünse de verilen mesajlar genelde aynı. Ve
mesaj bombardımanı o kadar yoğunki kaçmak mümkün değil. Dizilerde, yarışmalarda,
reality showlarda, gündüz kuşaklarında, reklamlarda aynı mesajları farklı,
farklı kılıklarda sürekli tekrarlıyor. Sürekli tekrarlanması da etkisini
artırıyor.
Yok bunlar Küresel
Emperyalist güçlerin oyunu ,kahrolası Kapitalist sistem falan diyecek
değilim.İnsanların zaaf noktalarına seslenerek malını satmak isteyen uyanık bir
satıcı sadece televizyon.Zaten sizin talep ettiğinizi, ambalajlayıp ,abartıp
daha fazla bir fiyata satıyor
Bize ne vaat ediliyor programlarda reklamlarda.Mutlukla yüzleri ışıldayan her daim mutlu her daim zengin her daim başarılı insanlar.Sanal bir masal alemi var ekranlarımızda .Kötü ,fakir,çirkin vs yok mu.Elbette ki var ama ,bunlar mutluluk başarı ve zenginliğin etkisini artırmak için konulmuş yan unsurlar.Bir hedef konuluyor ve o hedefe ulaştıracak her yol meşru görülüyor.
Şimdi tv programlarında dizilerde verilen ana mesaj ne?”Zengin ve
güçlü ol “. Mutluluk, kendini değerli hissetme ,kendini gerçekleştirme ,kabul
edilme,onaylanma,saygı görme ,sevilme
gibi diğer mesajlar yardımcı unsur.Yani diyor ki.Zengin ve güçlü olursan
bu diğerlerinin hepsi de gerçekleşir.
İşte en tehlikeli mesaj ! Bunlara ulaşmak için her yol mübah.Zaten
zengin ve güçlü olursan sonra her hatanı örter yada telafi edersin.Yol ve
yöntemler arasında, çalışmak ,alın teri dökmek,vefa sadakat, fedakarlık,her ne
olursa olsun doğru ve dürüst olma gibi şeyler yok.Ama yalan ,hile ,aldatma
,üçkağıt,köşe dönmecilik.acımasızlık,zalimlik ve her türlü kötülük var.İyiliğin
anlatıldığı dizileri reyting almıyor.Popüler olan ,öykünülen,rol model olanlar
kötü karakterler.Ya da kötü şeyler, güzel ve yakışıklı karakterlerle estetize
edilerek kabul edilir hale getiriliyor.
Uzmanlar “kötülük her zaman vardı ,ama hiç bu kadar dominant olup
bir değer haline gelmemişti.Kötülük hem çoğaldı hem de daha görünür oldu
“diyor.Peki bunda televizyonun etkisi ne kadardır dersiniz ?
.Bir zamanlar çok tekrarlanan bir klişe vardı.”Canım kumanda elinde.Ne şikayet
ediyorsun.Beğenmezsen seyretmezsin. ”Evet televizyonu bilinçli izleyen insan,
zaten bunu yapacaktır ama peki ya diğerleri? Bunun farkında olmayan televizyon
karşısında savunmasız bir halde her
mesaja açık bir şekilde oturan çoğunluk!!
İzlediğimiz sürede Kendi
gerçekliğimizden kopup o sanal alemde yaşıyoruz.Karakterlerle kızıyor, üzülüyor ,aşık oluyor , onunla
kendimizi özdeşleştiriyoruz. Arzularımızı ,isteklerimizi ,hırslarımızı o
karakter üzerinden tatmin ediyor,belki kendimizin bile bilmediği, bilinçaltımızdaki
o” kötü beni” su yüzüne çıkarıyoruz.Kabul edilir onaylanır ve görünür hale getiriyoruz.Toplumdaki patalojik haller,
o karakterler üzerinden legalize ediliyor.Hatta idealize ediliyor.Herkes, daha
kötüyü görerek kendi yaptığının ,aslında çok ta masum kaldığını telkin ediyor kendine.Kurgu hayatların
üzerinden gerçek hayatlar yeniden kurgulanıyor, dönüştürülüyor.Mafya dizilerinin
ilk çıktığı günleri hatırlayın
.Senelerdir nasılda ilmek, ilmek örüldü.Şiddet “Değer” haline getirildi ve sokaklarda racon kesen bir sürü Memati’miz Polat’ımız oldu.
Aslında verilen mesajın doğru olmadığını biliyoruz.Önce farklı
geldiği ve zaaflarımızı okşadığı için, merakımızı çekiyor
anlatılan.Onaylamadan, merak duygusuyla izliyoruz bir süre .Sonra etkileniyoruz
cazip geliyor.Ama sahip olduğumu değerlerle çatıştığı için
eleştiriyoruz,küçümsüyoruz,reddediyoruz.Bu dönem bir uyum süreci.İnsanın bu
içsel çatışmayla devam etmesi mümkün değil.O zaman ,ya vazgeçeceğiz
uzaklaşacağız ,yada yeni değerler edineceğiz.
Ve müjde !! toplum olarak ta yepyeni değerlerimiz oldu !! ve
sonrasında onaylıyoruz. En son noktada da
olması gerekenin o olduğunu zannediyoruz.
“N e yapalım zaman bunu gerektiriyor””.Artık şartlar değişti””,E
canım bir tek ben ne yapabilirim ki “,Ama herkes böyle “.. aslında kendimizi
kandırmak için uydurduğumuz argümanlar.
Döngü ; eleştiri ile başlıyor =>asla olmaz => eh belki
olur => neden olmasın => tabi ki
olur => olması gereken budur ; şeklinde devam edip gidiyor .
Bakın
şikayet ettiğimiz, yada eksikliğini hissettiğimiz ne çok şey var ve bizi biz
yapan, ne çok değerimizi kaybetmişiz.Kaybetmeye de devam ediyoruz.
“Sen çalış ben yiyeyim, Başkasının derdi , beni mi gerdi !” hayat
mottomuz oldu.Ancak menfaatimize dokununca
şikayet ediyoruz.
İşte medya toplumun aynası.Hem etkiler ,hem de etkilenir.Toplum olarak,
içlerinde en etkili ve yaygın ,kitle iletişim aracı olan televizyonla ,elbirliğiyle
inşa ettik bugünü.Tuğla tuğla ördük ve şimdi de memnun değiliz ortaya çıkan
ucubeden.Evet, aslında bir çok bileşeni olan bu ucubede, tek sorumlu televizyon
değil, lakin aslan payı onda.Yarını inşa edecek olan da yine biziz
elbirliğiyle.Geçmişe dönemeyiz belki ,ama gelecek elimizde.
hehe evet tabii yaa yapacak bişi yok. televizyon ve internet dünyası artık. güzel konu güzel yazıydı. sörvayvır mesela herkes onu izliyoduuu :)
YanıtlaSilRatingler ülke olarak önceliklerimizi gösteriyor aslında.Başağrısına ağrı kesici alır gibi, sorunları unutmak adına bir doz (sörvayvır!)
SilDeğinilmesi gereken bir konu elinizesağlık
YanıtlaSilTeşekkür ederim Ahmet Bey,elimden geldiğince toplumsal sorunlarımıza değinmeye çalışıyorum.
SilTelevizyonda, internet ya da sosyal medya hatta bilgisayar amaçları dışında kullandığımızda bizi bizlikten alıyor.
YanıtlaSilBu arada hayırlı olsun. Size ne söylediğimi hatırlayamadım; İnşallah güzel fikirler vermişimdir. Selamlar..
Kesinlikle haklısınız.Bilinçsiz kullandığımız her şey bize zarar veriyor.Hele de böyle etkili araçlar için bilinçli kullanım şart
Silheeey feysten yazdım sana. iki gruba ekledim seni. yazılarının linklerini paylaşabilirsin bundan sonraaa cam güzeliiii basmalı kezibaaan :))))))
YanıtlaSilTeşekkür ederim benim "Hulusi Kentmen'im" olan deep,çik.Yalnız mirasını da bana bırakçan deme:)
YanıtlaSil