27 Kasım 2019 Çarşamba
RENKLER VE KİŞİLİKLER
14 Kasım 2019 Perşembe
BLOGUMUN DOĞUM GÜNÜ
BLOGUMUN DOĞUM GÜNÜ…
Vakti zamanında bir yeniçerinin eline biraz para geçer. Adamcağız biraz keyiflenmek niyetiyle, bir sazende ile bir hanende tutar. Çilingir sofrasını hazırlar keyifle sofraya kurulur, “bir şeyler söyleyin de keyfimiz yerine gelsin” diye de buyur. Hanende, başlar söylemeye: Şarkının sözleri uzuuun mu uzun
- Ey sevgili!
- Gül müsün süsen mi?
- Servi misin ay mı bilmem?
- Bilmem ki bu perişan aşığa kastın nedir?
- Sana nasıl hizmet edeceğimi bilmem?
-Bilmem ki sussam mı yoksa şarkı mı söylesem?
- Sen neredesin ben nerde bilmem?
-Bilmem ki niçin, beni bazen öldürür, bazen de mutlu kılarsın?
Hanende bilmem, bilmem dedikçe
adamcağızın sabrı taşar, öfkesi başına sıçrar. Yatağanını sıyırdığı gibi
şarkıcının boğazına dayar ve gürler;
-Be adam yetti gayri bilmediklerin! Bunları bırak ta bildiğini söyle!
Şimdilik bende ne söyleyeyim bilmiyorum.
Kafamda onlarca şey cirit atıyor, onları sıraya sokmaya çalışıyorum ama… Hele
bir başlayalım bakalım mevtam görelim neyler…
***
“ Bu hikâyeyle blog dünyasına merhaba diyeli tam beş sene olmuş… Bu gün benim doğum günüm; pardon… Yani bloğumun doğum günü…
Blog
hakkında hiçbir bilgim olmadan girdiğim bu yol benim için heyecanlı keşifler
kadar zorluklarla da dolu bir macera oldu. Teknik uygulamalar hakkında bilgim
olmadığı için; kıra sara, orasını burasını kurcalaya kurcalaya yol aldım uzun
süre. Hala da bu konuda ilerleme kaydettiğim söylenemez ama eh işte, işimi görecek kadar da olsa bir dekorasyon
yapabildim bloğumda.
İlk günler hiç tanımadığı bir mahalleye yalnız başına yeni gelen bir çocuk
ürkekliği vardı üzerimde. Sadece yazılarımı paylaşıp çıkıyordum. İki yıl kadar
böyle sürdü. Sonra yavaş yavaş etrafı keşfe çıktım. Deep’e yazdığım bir yorum
ile farklı bir yöne evrildi yolum.
Blog ziyaretçilerinin, yaz döneminde azaldığına dair bir yazıda ziyaret
trafiği ortalamalarını paylaşmıştı Deep. Azaldığını söylediği ziyaretçi trafiği
bile oldukça yüksekti. ”Bu ortalamayı gördükten sonra ben deprasyon
picamalarımı giymeye gidiyorum” demiştim Deep e.
Sonra o “melabaa” dediği yorumlarından biriyle ziyarete geldi. Kapıyı çalıp
“melabaa” dedikten sonra dil çıkartan bir çocukla karşılaşma şaşkınlığı yaşadım
önce. Tabi sonra yaramaz ve muzip üslubunun onun alametifarikası olduğunu öğrendim.
Deep’ in elimden tutup, blog apartmanına takdimi ile yaşadığım yabancılık,
yerini sıcak bir ortama girmenin rahatlığına bıraktı.
İşte üç yıldır daha aktif olduğum blog maceram hayatımda ki “”iyi ki” lerimden biri oldu.
Yaşanmışlıklarıma “keşke” demeden bakmaya çalıştım hep. Yaşadığım her zorluğun,
her sıkıntının bana bir şeyler söylemeye, bir şeyler öğretmeye çalıştığını fark
ettim. Olayların bana ne demek istemeye çalıştığına odaklandım. “Keşke” değil “iyi
ki “ demeyi öğrenmeye çabalıyorum. Ama blog benim için doğrudan” iyi ki”
dediklerimden oldu.
Çok güzel insanlar tanıdım burada. Kendini geliştirmeye çabalayan, emeğe,
çabaya değer veren, saygılı sevgi dolu arkadaşlar. Hayatın içindeki hoyratlık,
kabalık yok burada. Diğer sosyal medya mecralarında ki linç kültürü,
saygısızlık, nobranlık yok. Çok farklı dünya görüşüne sahip, farklı
yaşanmışlıkları olan, üstelik çok farklı yaş aralığında ki insanların birbirleriyle
sıcak dostluklarına şahit olmak içimi ısıttı.
Okumaya, yazmaya, kitaba, filmlere, dizilere dair paylaşımlar yapan, değer
üretmeye, değer katmaya çabalayan; hayattaki farkındalıkları, sosyal
sorumlulukları önceleyen, insana ve var olan her şeye değer veren; değerli insanlar var.
İyi ki başladım blog yazmaya, iyi ki tanıdım sizi güzel insanlar…
HAMİŞ: Eski yazılarımı
dolaşırken kendimi “Çöpçüler Kralı” filmindeki yaşlı emekli amca gibi
hissettim. Hani her olumsuz durum için apartman camından beline kadar sarkıp
sesleniyordu mahalleliye. ”Ben bunu gazeteye yazdım.” Ben de, birçok şey için “ben bunu yazdım
bloğuma “ der gibi yazılar yazmışım ilk başlarda. Zaten bloğa başlama amacım da
kalemime işlerlik kazandırmak ve alanımla ilgili makale tarzı yazılar yazmaktı.
Tabi mahalleye alıştıktan sonra gelen rahatlıkla, epeyce bir “saldım gitti
“tarzı yazılar yazmışım. “Amaan boş ver, olsun o kadar “ diyorum…J J J
7 Kasım 2019 Perşembe
BÜYÜYÜNCE ÖĞRENİRSİN...
Merhaba küçük
kız sana haberlerim var
Beden eğitimi dersinde sıranın en arka sıralarında olmaktan kurtulacaksın. Ama daha vakit var. Yine de çok şey bekleme bence. Boyum uzasın diye basket oynamaya çalışıyorsun ya. Çalışma işte. Daha top sürmesini beceremiyorsun. Voleybol ve hentbol takımlarına falan da giremeyeceksin zaten. Senin gibi kıpır kıpır, ağaç tepelerinde dolaşan, keçi gibi dağ tepe tırmanan bir kızın, beden eğitimi dersi, nasıl orta olur ki?
Oluyor işte...
Sonraları da hiçbir zaman, beden eğitiminden tam
not alamayacaksın, üzgünüm
O haşhaş
tohumlarına benzeyen ipek böceği yumurtaların var ya, onları bahara kadar iyi sakla.
Yoksa bahar gelince, o kımıl kımıl küçük tırtıllardan almak için, biriktirdiğin
pullardan bazılarını arkadaşlarına satmak zorunda kalacaksın. Sen ipek
böceklerini beslemek için komşuların bahçesinde ki dut ağaçlarının tepelerinde,
yaprak toplamaya devam et ama ben yine de söylemiş olayım. Ne kadar çok ipek
böceğin olursa olsun onlardan ipek elde edemeyeceksin. En fazla içinden kelebek
çıkınca delinen beyaz ve sarı kozaların olacak. Ha bak belki onlardan pano
yapabilirsin.
Ben kim miyim?
Jetgillerde ki
uçan arabaları hasretle beklediğini biliyorum. Maalesef hala uçan araba
yapılmadı. Yalnız bazı yerlerde uçan taksi çalışmaları başlamış duyduğuma göre.
Belki bir gün uçan araban da olur kim bilir… Ama bak cep telefonun var.
İnternet diye bir şey icat edildi birde. Telefonun sabun kadar bir şey ama
ekranı var. Onunla internete de bağlanıyorsun.
İnternet nasıl
bir şey mi? Nasıl anlatsan bilmem ki? Kocaman sanal bir dünya. Sen sanal dünya ne
onu da sorarsın şimdi. Neyse annenin hep dediği gibi büyüyünce anlarsın… Ne
yapsın kadıncağız, o kadar çok soru soruyorsun ki mecburen büyüyünce diye seni
başından savıyor.
Telefonundan
internetle sanal dünyaya bağlanıyorsun oradan filmleri dizileri falan izliyorsun.
Sanal mektup gönderiyorsun. E mail diyorlar. Daha sosyal medya, anlık iletişim
falan var ama çok da kafanı karıştırmayayım. Merak ettiğin her şeyi de
internetten öğrenebiliyorsun. O kocaman ansiklopedileri okumak için kütüphaneye
gitmene gerek kalmıyor. O zamana kadar sen merakla ansiklopedi okumaya devam et
şimdilik. Senin için ulaşılmaz büyülü bir dünya olan ansiklopedileri sonraları
gazeteler kuponla bedava verecekler.
Bir de yenmeyip
içmeyip harçlığını yatırdığın dergileri biriktirmekle uğraşma. Kalabalık
yapıyor, toz tutuyor diye annen hapsini
komşu çocuklarına dağıtacak. Flütünü de arkadaşının kızına verecek.
Sana iyi ve
kötü haberlerim var. Şimdi aklına bile gelmeyen hayal bile edemediğin şeylere
sahip olacaksın. Ama kötü haber bunlara ulaşman hiç de kolay olmayacak. Çok
büyük gayret ve mücadele gerekecek. Olsun… Ama inan ki değer.
Resim yapmayı
sakın bırakma, O akrabaların Hollanda’dan getirdiği, kullanmaya kıyamadığın sulu
boyaların ve pastel boyaların bitecek diye de korkma sakın, bösüver. Burada da
çok güzel resim malzemeleri var artık. Yazmaya devam et derim ama çokta gerekli
mi bilmiyorum. Bir iki kompozisyon yarışması kazanacaksın ama edebiyat
fakültesi hayalin gerçekleşmeyecek. Tarih fakültesi de. Hayat sana sürprizler
hazırlıyor. Şu anda aklından geçirmediğin bir bölümü okuyacaksın. Ama inan bana
çok daha fazla seveceksin bölümünü. Hayalini kurduğun kocaman kütüphanen de
gerçekleşecek.
İnsanları
sevmeye ve güvenmeye devam et. Medeni cesaretini kaybetme diyeceğim ama maalesef
içine kapandığın, sosyalleşmeden çekindiğin dönemlerin var ileride. Olsun ama
aşacaksın. İçgüdülerine de güven derim. Akrep sezgilerin var senin. İçine
sinmeyen hoşlanmadığın insanların yamuğu çıkıyor eninde sonunda. Onlardan uzak
dur derim. Bir de her olumsuz şey için kendini suçlamaktan vaz geç, yıpranırsın.
Daha çok şey
söyleyeceğim ama seni n kafanı da fazla karıştırmak istemem. Yaşayınca
göreceksin derim. Hata yapmaktan, denemekten korkma. Deneyimlerin, yaşadıkların
seni sen yapacak.
Ha bak şu yabancı
dil meselesini şimdiden halletmeye bak. Çok sevdiğin klasikleri orijinal
dilinden okuyabilsen ne güzel olur ama değil mi? Hem tek yabancı dil de
yetmiyor artık. Dünya globalleşti,
kocaman küresel bir köy oldu.
Global, küresel
falan ne mi?
Büyüyünce öğrenirsin!