11 Eylül 2021 Cumartesi

HOMELAND

 

CİA Özel ajanı Carrie Mathison Irak görevi sırasında idam edilmek üzere olan bir ajanlarından önemli bir istihbarat alır. Bu istihbarata göre bir Amerika görevlisi saf değiştirmiştir. Bu istihbarattan az bir zaman sonra Afganistan’da özel birlikler yaptıkları bir operasyonla yıllardır kayıp olan bir Amerikan askerini kurtarırlar.

Kurtarılan asker çavuş Nicholas Brody Büyük bir karşılama töreni ile ülkeye adım atar. Ajan Carrie Bodynin istihbaratı alınan kişi olduğunda ısrarcı olsa da diğerlerini inandırmaz. O da usulsüz olarak Çavuş Brody'nin evini gizli kameralarla donatıp yakın takibe başlar.

Çavuş Brody için Genel Kurmayın da büyük planları vardır. Onu bir kahraman olarak güvenlik politikaları yönünde kullanmak istemektedirler. Amerikan askerlerinin Afganistan’dan çekilmesi için gittikçe artan kamuoyu baskılarına karşı halkı güvenlik politikalarına ikna edilmesinin yolunu arayan Genelkurmay, Çavuş Brody’nin katılacağı vatanseverlik temalı mesajların verileceği büyük organizasyonlar planlar.

Kameralar karşısında ki Brody’nin sağ elinin ritmik hareketlerinden şüphelenen Ajan Carrie onun birilerine şifreli mesaj verdiğine üstlerini ikna ederek dört haftalık yasal takip izni çıkarttırır. İzni veren savcı da geçmişte yaptığı bazı hatalar yüzünden CIA ile çalışmak zorunda kalan bir kanun adamıdır.

Kısa bir süre sonra çavuş Brody’nin Müslüman olduğu ve  namaz kıldığı ortaya çıkar. Bu durum Çavuş Brody’nin istihbaratı alına terörist olduğu anlamına gelir mi gelmez mi? Dizi uzun bir süre bu sorunun cevabını arıyor.

Dünyada büyük eksen kaymasına yol açan 11 Eylül saldırılarını yıldönümünde üstelik yeniden ısınan Afganistan meselesinin konuşulduğu bu günler  ister istemez,  yakın diyebileceğimiz bir süre önce biten  Homeland dizisini hatırlattı.

2011 yılında başlayan dizi  2020  senesinde  bitti. Dünyada oldukça ses getiren yakından takip edilen bir yapım.  Ama ben bloglarda ki dizi tanıtımlarına hiç denk gelmedi. Muhtemelen gözümden kaçtı.

Dizi dünyanın en çok tanınan ama aslında işleyişi o kadar da bilinmeyen şehir efsanelerinin sisleri ardına yükselen Amerikan dış istihbarat kurumu CIA’yı anlatıyor. CIA’nın uluslararası operasyonlarını kurum içi ayak oyunlarını ajanlarını çekişmelerini ve farklı ülkelerin insanlarını ajanlaştırma ve kullanma faaliyetlerini  işleniyor.

Valla bu konuda uzmanlığım yok ama birçok eleştirmen en tarafsız CIA anlatımlarından biri olduğunu söylüyorlar. Oldukça sürükleyici heyecanlı her bölümün sonunda  “ha... nasıl yani?... “ dedirten bir dizi. Nefessiz izleniyor. Oyuncular çok iyi. Özellikle ajan Saul Berenson ve Çavuş Brody kendinizi kaptıracağınız kadar güzel oyunculuk sergiliyorlar. Ama çılgın  bakışlı ve rozetini kaybetmemek için aslında psikolojik problemleri olduğunu saklayan yarı deli Ajan Carrie şimdiye kadar en sinir olarak izlediğim karakter. Histerik acımasız kaba istediğini elde etmek için kendini bile kullandırtabilen Carrie’nin insani yönünün de olduğunu anlatmaya çalıştıkları bölümler inandırıcılıktan olabildiğince uzak. Yani oyunculuk inandırıcı aslında ama ben baştan  gıcık olarak izlediğim için bana etki etmedi.

 Hani dizi izlerken iyi ve kötüler ya da kötülükle iyilik arasında gidip gelen karakterler vardır ve kendinizi o taraflardan birine yakın hissederek seyredersiniz ya. İşte benim için hiçbir karaktere zerrece yakınlık hissetmeden gergin ve stresli bir şeklide izlediğim ama saatlerce dikkatim dağılmadan bir türlü bırakamadan izleyebildiğim bir dizi.

Gerginliğim ve öfkem dizideki karakterlerden ve konulardan bağımsız olarak hayatın içinde yaşanan gerçeklereydi aslında. Konunun siyasi yönünden tamamen bağımsız olarak içinde ki insan unsuruna odaklandım. Kameralarla bilgisayar akranları ile projeksiyonlarla donatılmış bir odadaki bir avuç insan, operasyon yaparak belki de  hiç görmediği sokaklarda, evlerde şehirlerde ki hiç tanımadığı insanların hayatları üzerine karar veriyor. Kendisinde tanrısal bir güç vehmederek başka insanların kaderini belirlemeye soyunuyor. İşte bunların bunca kolaylıkla yapılabilmesinin dehşetini yaşadım dizi boyunca.

Bir bilgisayar oyununda bile gösterilmeyecek fütursuzlukla canlı insanların hayatları üzerine karar veriliyor. Bir düğmeye basılarak onlarca insanın hayatına son veriliyor. Bu durum konunun her iki tarafında ki unsurlar için de geçerli. Bir bunu modernizm adına yaparken diğeri din adına yapıyor.

Dizi yoğunlukla Afganistan üzerinden ilerliyor. Arka planda ise CIA ajanlarının ayak oyunları planları birbirlerini saf dışı etmek için çevirdikleri dolaplar da işleniyor. İnsan hayatının gerçekten hiç önemi yok. Rakip gördüğü ajanın planını boşa çıkarma uğruna kendi adamlarını harcamaktan bir an bile tereddüt etmeyen güç unsurlarının , binlerce hatta milyonlarca insanın hayatının üzerinde söz sahibi olmaları dehşet verici.

Afganistan’da ki cani ilkel insanların, takım elbise kravat giymiş modern versiyonları ile dolu kurumlar. Aslında modern dünya ile savaşa giren fundamentalist teröristlerle mücadele edildiği  iddiası ile insanlar vahşi uygulamalara ikna edilirken, arka planda hangi pazarlıklar var? Ekmek bulamayan insanların yaşadığı ülkeler silaha verilecek bunca parayı nereden buluyor? En ilkel koşullarda yaşayan insanlar en modern silahlara arabalara savaş araçlarına nasıl ve hangi yollarla sahip olabiliyor. Öyle ya bu silahlar internetten alınıp kargo ile eve gelecek ürünler değil ki. Büyük  bir Açıkhava silah fuarına dönüştürülen coğrafyalarda hangi savaş  araçlarının performansını kimler test ediyor. Tabi  milyonlara mal olacak performans testlerini maliyetsiz bir şekilde gerçek insanlar üzerinde denemek ne kadar da konforlu(!)  modern (!) ülkeler için.

Şu anda dünyanın dengelerini değiştirecek olaylar yaşanırken acaba arka planda ne anlaşmalar yapıldı kimler neler kazandı bilmiyoruz. Gün gelince öğrenebilir miyiz? Onu da bilmiyorum.

Tabi dizi tüm bu sorularıma cevap vermekten uzak. Homeland  bana cevaplar değil sorular verdi daha çok. Ama Homeland güzel ve konunun meraklılarının mutlaka izlemesini tavsiye edebileceğim bir dizi.