DEDİKODU : TAMAM YAPTIM, AMA Bİ SOR, NİYE YAPTIM ?
Peki, acaba neden dedikodu yapıyoruz?
Aslında daha çok kendi defolarımız örtmek,
yetersizliklerimizi gizlemek, komplekslerimizi tatmin etmek için olmasın?
-Ayy görgüsüz Kezban, o elbiseyle o ayakkabı
giyilir mi ? diyen Yeşim, aslında kendisini moda otoritesi ilan ederek muhtemel
moda eleştirilerini kendince bertaraf etmeye çalışıyor olabilir mi?
-Ay şekerim Allah çirkin şans ı versin. Bir Hande’ye
bak birde kocasına. O adam o kadını nasıl almış ?’’ diyen Yasemin, acaba şunu
mu demek istiyor satır arasında? “aah ah şu Hande kadar olamadım. Aslında
ben daha güzelim, o kocaya ben layıktım ama ne yaparsın olmadı işte” Yüksek
sesle dile getiremediği içsesini böyle mi dillendiriyor?
-Ayol o boy
bende olsaydı, bende o topukluları giyseydim, tabi bende bölüm şefi olurdum,
diyen Selda, ‘’ne yapayım mesleki olarak yetersizim de ondan yükselemiyorum’’
diyemeyeceği için kendisini böyle mi tatmin ediyor?
-Peh işte sonradan görme ne olacak, almış nohut kadar
tektaşı, gözümüze, gözümüze sokuyor o el hep havada, diyen Mine, iç geçirip “ah
bende de olsa! ‘’diyemediği için mi böyle söylüyor.
-İnek o zaten oğlum, hem Hoca’ya o kadar yalakalık
yapsaydım, asistanlığı ben kapardım, diyen Sedat ‘’ ne yapayım bilardo salonlarında,
kafelerde vakit öldürdüğüm için not ortalamam kötü, yeterince okuyup
çalışmadığım içinde akademik başarım yetersiz’’ diyemediği için kendini
böyle mi savunuyor?
-Ayol beceriksiz o kadın bi kısır yapmış çamur gibi,
börek te yanmıştı zaten, diyen Eminanım “en becerikli benim! ’’ , ‘’Pasaklı kadın nolcak’’
diyen Şerife, ’’ en temiz benim’’ mi diyor acaba?
En güzel, en zeki, en çalışkan, en yetenekli, en
başarılı benim diyemeyen insanlar iş arkadaşının,
apartman komşusunun, okul arkadaşının, akrabasının ya da hiç tanımadığı diğer
insanların omuzları üstüne çıkarak, sırtına basarak, ayaklarını çiğneyerek,
arkaya iteleyerek kalabalıklara el sallıyor, sağa sola haykırıyor.
-Bana bakın! Ben buradayım, ben zekiyim, ben güzelim,
ben başarılıyım, ben yetenekliyim, ben buradayım! Bana bakın! Bana bakın!
Diyerek.
***
Yok, öyle değil ben mağdur oldum zarar gördüm diyorsan,
insanı insan yapan söz ve beden diliyle iletişim kurabilmesi, meramını anlatabilmesi,
hakkını arayabilmesi değil mi?
Gizli, gizli arkadan iş göreceğin, pusuya yatacağın,
sinsi sinsi elini ağzına yarım kapayıp
“aman kimse duymasın’’ diyeceğin yerde mertçe çık hakkını savun, başarı
için mücadele et, çalış kazan ya da ona buna çamur atma, elindeki ile yetinmeyi
öğren, defolarını tamir et.
***
Ee zaten bunları dile getirmek dedikodu. Olmasa birde
iftira olacak.
Kadim bilgi dedikodu etmeyi ,”Ölü eti
çiğnemek” olarak, tanımlarmış.
Iyy ne iğrenç! Değil mi?
Neden acaba, böyle tanımlanmış? Neden bu kadar
irkiltici bir metafor kullanılmış?
Çünkü ölü savunmasızdır, kendisine yapılanlara
karşılık veremez. Çünkü ölü muhteremdir, her türlü saldırıdan korunmuştur.
Çünkü ölüye yapılan her türlü fiziksel saldırı bir çeşit sapkınlıktır.
Peki,
o anda, orada bulunmadığı için korunmasız kalan, kendini koruma şansı
olmayan kişinin ölüden ne farkı var? Orada hazır olsaydı kendisini
savunacak, koruyacaktı. Ama biz
orada olamadığı anı bekledik dedikodu için Demek ki o anda savunmasız durumdaki,
manevi anlamda ölü olan ” o” kişinin, şahsı manevisine yapılan saldırılarda bir
çeşit nevrotik bir vaka.
***
Birde dedikodudan “kaçınanlar” var, asla
dedikodu yapmam diyenler.
-Ay ben onun nelerini biliyorum da, dedikodu
olmasın diye söylemiyorum’’ diyenler.
Kardeş keşke dedikodu yapsaydın da bu lafı demeseydin!
Deseydin ne diyecektin Zevksiz mi, ? Görgüsüz mü? Yoksa beceriksiz mi?
Ya şimdi; o kinayenin arkasına kaç soru işareti taktın
farkında mısın? Acaba hırsız mı? Namussuzluk mu yapıyor? Yalan mı söylüyor?
Eşini mi aldatıyor?
***
Programlar yapılıyor TV lerde, anlı şanlı
sanatçılarımız, gazetecilerimiz, bir masanın etrafında dünyanın en önemli (!)
ve ciddi (!) işini yapıyorlar. Magazin.
Her gün birkaç ünlü yatırılıyor teşrih masasına,
enine boyuna inceleniyor. Görüşler alınıyor, uzun, uzun analizler yapılıyor,
davranış bilimcilere taç çıkartırcasına
E de bizim neyimiz eksik onlardan, bizimde kendimizce”
ünlülerimiz (!), en (!) lerimiz yok mu? İşyerimizde mahallemizde. Haydi,
bakalım; bizde toplanalım fiskos sehpalarımızın, kafeterya masalarımızın başına;
Artık Allah ne verdiyse, aklımıza kim geldiyse
Bilelim ki hayatta kınadığımız, asla yapmam
dediklerimizin çoğunu hayat, ensemizden
tutup, burnumuzu sürte sürte yaptırıyor. Yani eskilerin “kınadığını yaşamadan
ölmezsin “ dediği gibi.
İnsanız hepimiz! Eksiklerimiz kusurlarımız defolarımız
var. Benim, senin, hepimizin. Mutsuz olduğumuz anlar da oluyor, başarısız
olduğumuz zamanlar da. İhanete uğradığımız da oluyor, elimizden sevgiyle tutanımız
da.
İnsanız biz. Eksiksiz, noksansız, kusursuz olduğumuz
için değerli değiliz, kusurlarımızı fark edip düzeltebildiğimiz için, değişebildiğimiz,
evrilebildiğimiz, gelişebildiğimiz için değerliyiz. Bizi değerli yapan bu
potansiyelimiz.
Lütfen kendi değerimizin farkında olalım, başkalarının üstünden kendimizi değerli kılma çabalarına da boş verelim!
Obama'lı karikatüre çok güldüm:)) ya dedikodu dinlemeye bile tahammül edemiyorum ben, öyle komşuları uzak tutuyorum, diyelim bir apt. yeni taşındım, güle güle oturuna geliyor kadın, başlıyor filan no, falan no'da oturanları bana kötülemeye, dedikodularını yapmaya, o zaman belli ki, zamanla beni de onlara kötüleyecek:))) mesela evine gittim kedi kumuydu her yer diyecek, kız kurusu diyecek, vs.:))) insan ne kadar boş olursa, ne kadar cahil olursa o kadar dedikoduyu seviyor galiba....:)Güzel bir yazıydı kalemine sağlık.
YanıtlaSilEvet ya haklısın Müjde abla,dedikodu yapmakta boş zaman istiyor.Vaktini değerlendiren insanın dedikoduyla uğraşacak zamanı olamaz ki :))
SilKatılmamak elde değil düşüncelerinize. "Etme gaybet, dostunu küstürürsün." sözü ne güzel ifade ediyor. :)
YanıtlaSilHaklısınız dedikodu yapıp dostları küstürmeye değer mi hiç ?
SilObama'lı karikatür iyi güldürdü, kaleminize sağlık :)
YanıtlaSilTeşekkür ederim Emre Bey.İşte "first lady" kocası olmak kolay değil. Napaydı Obama? :)
SilDedikodu ağıza çalınan zehirli bal gibi. Zehirli olduğu fark edilmeyince yedikçe yeniliyor. Yediriliyor.Umarım dedikodu yapacak kadar boş zamanlarımız olmaz.
YanıtlaSilZamanlarımızı nasıl dolduracağımız bizim elimizde sevgili "ebemkuşağı"
SilSon paragraf gerçekten vurucu.Biz önce kendi gözümüzdeki çapağa bakmalıyız :) Teşekkürler :)
YanıtlaSilYa evet..işaret parmağımızı karşıya uzatırken,kendimize dönük parmaklarımızı farketsek keşke 😊
SilHahaaaa :) cam güzeli harikasin yaaa yazilarini severek okuyorum tebrik ederim :) benim de en gıcık oldugum sylerden biridir.( görümcem birsey demişti çıldırmıştım ) yengecim kız atkadaşlarım hep fıstık gibi yengen var diyolar. Boyun posunda var masallah demisti. Cildiriyorum ya. Orada aslinda ben niye cüceyim diye iç geçirmeler yatıyor. Bide bunu herkesin icinde diyoki eşim daha uzun giyineyim diye zorlasın beni. :) Bende lafimi anında yapıştırdim ama. Ne yapayim boyum senin gibi olsun diye bi metre keseyimmi dedim 😀 haha cok fenayim demi. Ama hakedene hic acimam. Çenesini tutsun herkes
YanıtlaSilHa haa bu dedikodudan daha çok laf oturma olmuş ama olsun 😉
Silayyyy iyidir dedikodu yaa hele aile içinde oh oh iyi dinlendirir insanı :)
YanıtlaSilİyidir iyidir de, dedikodu malzemesi olmak kötü amaa 😢
SilKaleminize sağlık, düşüncelerinize birebir katılıyorum. Hepimiz kusurlarımızla insanız ve başkalarının fiziksel özelliklerinden dolayı aşağılayıp kendi egolarını tatmin eden insanlar var. Bunu yakın zamanda fotoğrafım çalınıp üzerine hakaret ederek paylaşan şahıslar yüzünden kendime gelemedim kaç gündür... Herkes kendi hayatına baksa her şey daha güzel ollacak ülkemde ama anlayana... Emeğinize sağlık...
YanıtlaSilYorumun için teşekkür ederim "maryslifenet" .Evet dedikodu yapmakla hem kendimize ,hem çevremize verdiğimiz zararın farkına varır ve her şeyin daha güzel olması için elimizden geleni yaparız umarım..Yaşadığınız sıkıntılı durumdan dolayı da çok geçmiş olsun..
Sil