BURADA GÖRGÜ KURALLARINA LÜZUM YOK ... mu ?
SOSYAL MEDYA
“Mirim bizim
zamanımızda Beyoğlu’na en güzel elbiseler giyilmeden çıkılmazdı. Hanımefendiler
şık şıkıdım tayyörlerini giyer dantel eldivenler, tüllü şapkalar takarlardı.
Biz de Grand tuvalet onlara eşlik ederdik. Taş plaklarda Müzeyyen Senar, Münir
Nurettin dinlerdik” diye anlatan amcalar
yerini yeni nesle bıraktı.
“Biz sokaklarda
oynayan son nesildik. Çember çevirir ip atlardık. Kilimleri kaldırıma serer
evcilik oynardık. İlk cep telefonunu amcam almıştı. Sahra telefonu gibi antenli
falan, kocaman bir şeydi. Dünyanın parasını verdiydi “ diyen nesil daha 20 sene
öncesini anlatırken tarih öncesinden kalma muamelesi görür oldu.
Daha yeni yeni
oturmaya başlarken ekran kaydırarak akıllı telefon öğrenen nesil, sanal
dünyalarında yaşar, mutlu mesut sosyal medyada boy gösterirken beklenmedik bir
şey oldu.
“Aha ekranı
kaydırıp telefonu açtım” diye sevinç
çığlığı anlatan amcalar teyzeler birden feysbuk(!) u işgal ettiler.”Aslan
yeğenim”, “teyzesinin kuzusu” ,“hanimiş benim oğluşum” diye yorum yazarak, gençleri
yerin dibine batırıp renkten renge soktular bu teknolojik işgalciler!
Haliyle yaşam
alanlara daralan “Homo Zappiens’ler” yeni sosyal medya mecralarına göç ettiler. Buralarda
Dijital göçmenler den kurtulduklarını düşünürken Dijital melezler ” naber? Bak
biz de geldik “ diye cee! Yaptılar “cyber kids’lere”.
Bu çekişmenin en
renkli atışmalarını daha yakın zamanlarda Twitter de gördük. Özgüvenlerini
küstahlık boyutuna taşıyan cyber
kids’ler #30YaşÜstüTwitterdanDefolsun
diye heştek! Açtı. Onların ataklarına 30
yaş üstü teknoloji melezleri #ErgenlerTivitirdenGitsin diye karşılık verdiler. ”Siz doğmadan biz
buralarda tivitleşiyorduk, siz gidin instagramda dudak büzüp tepeden resim çekin,
bak harçlığınızı keseriz görürsünüz “ yollu azarladılar. Aralarında ki farkı
Twitter yazışlarındaki fark en güzel şekilde anlatıyordu.
Hâsılı kelam
artık sosyal medya hayatımızın bir gerçeği, olmazsa olmazı oldu. İyi de oldu.
Popüler
kullanımından bağımsız olarak sosyal medya oldukça etkili bir mecra. Artık
geleneksel medya oldukça biçim değiştirdi. Eşik bekçileri denetiminde kâğıda
basılan geleneksel medyanın yakın gelecekte tamamen dijitalleşmesi öngörülüyor. Ekran başında oturup haberler beklenen
günler çok geride kaldı. Artık her an her yerde habere ulaşmak mümkün. İki saat
içinde haberler eskiyor ki; nerde kaldı yarın sabah çıkacak gazeteleri beklesin
insanlar.
Geleneksel
medyadaki tek taraflı bilgi akışı yerine sosyal medya çift taraflı bilgi akışını
sağladı. Artık okuyucu veya izleyiciler sadece haber tüketen değil aynı zamanda
üreten konumunda. Tek kaynaktan akan bilgilerin yüzlerce bazen binlerce
kaynaktan iletilmesi bilginin kontrolünü zorlaştırdı. Hakikatin er geç ortaya
çıkmak gibi kötü bir huyu vardır “ önermesi artık çok daha kısa sürelerde
gerçekleşir oldu.
Kişiler ve
ülkeler kıtalar arasındaki mesafeler kalktı. Artık dünyanın her yanına
saniyeler içinde ulaşarak bilgi alışverişi yapabiliyoruz. Eskiden ulaşılması
yıldızlar kadar uzak görünen yıldızlar (!)
artık bir tık kadar yakın.
Sanal bile olsa
sosyal bir alan olduğu için de, insanların bir arada yaşamasını kolaylaştıran, düzen
getiren sosyal kurallar ve normlar oluşması gerekti haliyle. Ama birbirinden
tamamen farklı değer yargılarına kültürel birikimlere sahip, farklı kuşaktan
hatta farklı coğrafyalardan, farklı dil ve dinlerden olan insanların ortak
değerler, kurallar, normlar belirlemesinin zorluğu da ortada.
Ortak birçok
noktaya sahip toplumlarda bile geleneklerin, kuralların oluşması, toplumsal
mutabakatla kabul edilip içselleştirilmesi, kuşaklar arasında devredilmesi
nesiller ve yıllar alırken bunun sanal ortamlarda gerçekleştirilmesini kısa
sürelerde beklemek çok gerçekçi görünmüyor.
Ama bu
kuralsızlığın açmazlarını zararlarının da hepimiz farkındayız.
Aslında oldukça
yararlı olan sosyal medya mecraları bilinçsiz kullanımla bir çöplüğe dönüşüyor.
Hele de gerçek
hayatında toplum baskısı yüzünden kendine çeki düzen vermek zorunda kalan insanlar,
gerçek kimliklerinden sıyrılıp sanal isim ve resimlerin arkasında, her türlü
baskıdan azade, tabiri caizse tam bir mahalle kabadayısı gibi terör estirir
oldular.
Sosyal kompleksler,
kişisel açmazlar, vıcık vıcık görgüsüzlüklerle küstahça sergilenir oldu.
Trollerden bahsetmiyorum burada. Normal hayatta hemen etrafımızda yakınımızda
olan, aynı ortamlarda alışveriş ettiğimiz, aynı merdivenlerden çıktığımız, aynı
parklarda oturduğumuz normal sıradan insanlar. Paylaşımların altındaki yorumlara
biraz göz atmak bile ne dediğimin anlaşılmasına yeterlidir diye düşünüyorum.
İşin suç
boyutunu oluşturan taciz, sanal zorbalık, kişisel hayatın gizliliğini ihlal, virüsler,
korsan yazılımlar aracılığıyla yayılan kötü niyetli içerikler elbette ki
güvenlik güçlerinin görev alanı.
Ama günlük
hayatımızdaki sosyal medyada görgü kurallarına normlara şiddetle ihtiyaç
duyulduğu da bir gerçek. Bunlar otokontrol mekanizmalarının devreye sokulmasıyla,
sosyal ödül ve ceza uygulamalarıyla mümkün olacaktır.
Normal hayattaki
değişimlere ayak uydurmakta zorlanan insanların hızla değişen, yenilenen, hatta
anında eskiyen dijital alanda bunları kısa sürede gerçekleştirmesi de o oranda
zor ama yine de mümkün.
Herhalde burada
en büyük görev dijital yerlilerle dijital göçmenler arasında bir geçiş nesli
olan dijital melezlere düşüyor. Her iki kuşağın davranış kalıpları hakkında
bilgi sahibi olan, her iki kuşağa ait davranış özellikleri gösteren melezler bu
konuda daha yetkin ve zannedersem de bu konularda daha gönüllü. ”De ayrı
yazılı” hatırlatmaları bir espriye dönüşse de, aslında etkili oldu ve yazım
kurallarına daha dikkat eder olduk.
Ne dersiniz bu
görgü kurallarını tespit ederek mi başlasak işe.
Mesela büyük
harf kullanmanın normal hayatta karşıdaki kişiye bağırmak anlamına gelmesi
gibi… J J J
Hamiş ( Dijital yerli, dijital göçmen kavramlarını
ilk defa Marc Prensky ortaya atmıştır.)