4 Aralık 2019 Çarşamba

SORUMLULUKSUZ HAYAT ; OH NE RAHAT…


Sosyal sorumluluklarımızın bilincinde olmak, farkındalık kazanmak, çevreyi korumak, hayvanlara sahip çıkmak, nezaketli, saygılı olmak, empati yapmak…

Tüm bunlar olunca hayatımız güzelleşecek, kendimizi değiştirince etrafımızda değişecekti değil mi? Son senelerde anlatılan teşvik edilen, öne çıkarılan konular bunlar, çevre sorunları, insan hakları, kişisel gelişim psikoloji, iletişim falan filan…

Bunlarla ilgili benim de kafa patlatmışlığım, makale yazmışlığım, inisiyatif almışlığım, gönüllü falan olmuşluğum da çoktur.

Tüm bunlar yalan arkadaşlar… Bir iletişimci olarak söylüyorum ki külliyen yalan… senelerdir emek verir uğraşırım, hayatımın güzelleştiğini falan görmedim.

Hayat gailesinin ve yüklerinin üzerine ekstra yükler yükledi hayatımı çekilmez hale getirdi resmen.

Farkındalık bir bataklıktır sayın okuyucu. Bir kere görmeye başladın mı geri dönüşün yok artık. Hep görürsün. Kalıcı deformasyon…

Şu su kaynaklarının azalması, küresel ısınma, plastik atıkları azaltma, karbon ayak izi, tabiatı çocuklarımızdan ödünç alma muhabbetlerini ele alalım önce mesela

Hayattaki az sayıda ki takıntılarım dan biri olan elimi yıkama lüksümü aldı elimden mesela. Islak mendil, anti bakteriyel losyonlar falan sevmiyorum işte,  illa ellerimi yıkayacağım. Ama su kaynaklarının azalması muhabbetleri başlayalı el yıkarken israf olan suyu hesaplamaktan hayatım kabusa döndü. Bunun birde bulaşık yıkama meselesi var. Tamam, hadi elde değil de bulaşık makinesinde yıkayalım. İyi de az kişi isen, bulaşıklar makinede günlerce beklemek zorunda kalıyor. Makineye koymadan önce, bir sudan geçireyim desem, bulaşık deterjanı reklamlarına çıkan teyzeler, parmağını sallayarak, kamu spotu gibi ayar vermeye başlıyor.” İşte şu kadar su israf oluyor, su kaynakları şu kadar kaldı…”

İyi de bacım bulaşıklar makinada koksun mu? Hadi iki tane tabak,  elde yıkayıvereyim desen kesin reklamlarda ki teyzeler gece kabuslarıma girecek, “hiç utanman yok mu? nasıl elde bulaşık yıkarsın”  diyerekten.

Ya o kağıt peçeteler, kağıt havlular. Tek seferde kullanıp atmaya kıyamıyorum. Sofradan topladıklarımla tabak sıyırırım mesela. Tamam onların yerine pamuklu bezler kullanayım o zaman da yıkaması suyu deterjanı  meselesi var. Hangisi daha az çevre kirliliği yapıyor, hangisi ile daha fazla israf oluyor acaba? Bir hesaplıyayım bakalım.

Meyve sebze yıkarken israf olan suya hiç girmesem mi acaba? Meyveleri leğende yıkayıp, kalan suları dibine dökmek için çiçek almayı planlıyorum mesela.

Ya şu plastik ve kağıt atıklar? Mutfak balkonu içi, geri dönüşüm atıkları ile dolu çöp poşetleri ile kaplanıyor kısa sürede.                Bir not kağıdını, bir tel atacı bile çöpe atamıyorum. Biriktirip kağıt toplayıcıları alsın diye çöp kutularının yanına bırakıyorum. Bizim belediye zaten geri dönüşüm toplamıyor da, toplasa da onlara vermem zaten. Boş ver, insanlar onuruyla ekmek parası kazanıyor onlardan. Hele birde kullanılmış kızartma yağı dolu beş litrelik şişe var ki onunla ne yapacağım hakkında en ufak bir fikrim yok. Korkuyorum, balkonu gören komşular çöp ev diye belediyeye haber verecekler.

Yolculuğa çıkarken çöp bidonuna atmak için çöp poşetini yanıma alıp, konteyner dolu diye yere bırakamayıp, boş bir çöp konteyneri bulana kadar arabada çöpü başka bir şehre taşımış lığım var. Şöyle bir parkta çiğdem çitlemeye kalksam o da ayrı bir dert. Bir elimde çiğdem poşetini diğer elimde çiğdem kabuklarını atmak için başka bir poşeti tutarken, çiğdemleri hangi elimle çitleyeyim Allah aşkına… Ben de bir parkta ya da deniz kıyısında ayaklarımı sallaya sallaya Cennet mahalleli Pembe gibi çiğdem kabuklarını tüft...  tüft... diye tükürerek çiğdem yemek istiyorum ama olmuyor… olamıyor…

Hani insanlara çocuklara, tüm canlılara değer verme saygı gösterme durumları var ya o konularda hepten kendimi aştım galiba. Apartmanımızın kedisi Karakız var senede iki defa bodrumumuz da yavruluyor. Apartmandan çıkarken, karnını sallaya sallaya gelen Karakıza eğilip selam vermeden geçemiyorum. Saygısızlık yapmışım hamfendiye gibi geliyor. Ciddi ciddi çömelip, göz göze gelerek merhaba falan diyorum. Yani o derece. Mahallenin kedi köpekleri ile arkadaşlığımız level atlayacak, yakında onlarla gün yapacağız gibime geliyor.

Ama bak herkese selam verip gülümseme kısmında çekiniyorum biraz. Öğretmen arkadaşım anlatmıştı. Bu, kişisel gelişim seminerlerinden birinden çıktıktan sonra,  aldığı gazla okulda ki öğretmelere, öğrencilere velilere gülümseyerek “ merhaba “demeye başlamış. Öğretmen arkadaşları, öğretmenler odasında “hocanımın psikolojik sorunları var galiba “diye dedikodusunu yaparken  yakalayınca,  vaz geçmiş garibim.

Tabi şimdi çevre de önemli. Sizin nezaketinizi anlayacak insan da lazım yani.

Hani İstanbullu bir memur taşra kasabalarından birine gidiyor iş için. Bir kahvede oturup çaycıya sesleniyor

-Bir çay rica edebilir miyim?

Kahveci ters ters bakıp işine devam ediyor. Bir kaç sefer ricasını tekrarlayan memur kahvecinin umursamaz tavırlarına en sonunda öfkelenerek bağırıyor.

Kahveci adamın yanına gelip baştan aşağı bir süzüyor ve” paran yok mu senin ?” diyor. Şaşıran adamcağız “vaar”  diye cevap verince kahveci gürlüyor. “İyi de be adam, o zaman ne yalvarıyorsun. Adam gibi istesene”

Gittiğim lokantalarda garsondan önce masayı toplama alışkanlığımı zorla yeni yeni bırakabildim. Bu işsizlikte üniversite mezunu garsonlar çok. Size hizmet veren genç garsonun bir öğretmen veya mühendis olma ihtimalini göz ardı etmeyin lütfen. Gerçi bu takıntımın sebebi garsonların üniversiteli olma ihtimali değil. Tamamen insani bir refleks.

Mağazalar da açtığım ürünleri muhakkak katlama ya da asma hassasiyetim başıma iş açıyordu. Arkadaşla alışverişe gittik. O kıyafetleri denerken, baktıklarımızı toplayıp asıyorum ben de. Birkaç gömlek ve montu astım en son kalan montu almak için uzanmıştım ki beyefendinin biri kaplan gibi atılıp elimde ki montu resmen kaptı. Ben şaşkın şaşkın bakarken mesele anlaşıldı. Meğer kendi montunu, ürün denerken üzerinden çıkarıp askıların üzerine atmış adamcağız. Tabi ben işgüzarlık yapıp ortalığı toplamaya kalkınca da… Neyse mesele çıkmadı ama yaşadığım mahcubiyeti ben bilirim.

Ay bir de işin yaşlılık kısmı var… Sevimli, şişman, torunlarına kurabiye pişirip kazak ören, terliklerini şıkırdatarak mahalle gezmesine giden,  kaygısız, tonton bir teyze olmakta var, sitenin emekli albayı modunda, kendince koyduğu kurallara etrafını uydurmaya çalışan, huysuz, yaşlı, giriş katı teyzesi olmakta… Bu işin sonu, işte o çocukların, girip çıkarken korkuyla kapısına baktığı, huysuz yaşlı teyze olmaya gidiyor.

Vaz geçtim Dünyayı daha yaşanabilir bir yer yapmaya çalışmaktan, etrafımı falan güzelleştirmeye iyileştirmeye uğraşmaktan, farkındalık kazanmaya ve kazandırmaya çabalamaktan.

Boş ver dünyayı ben mi kurtaracağım… Sorumluluksuz hayat, oh ne rahat…

 



41 yorum:

  1. yazını baştan sonuna kadar okudum sonrada bir offf çektim yani :) bir an kendimi gördüm bende :) bende var bir mağazaya girince denediğim tüm ürünlerini geri toplar yerine koyarım :) bizim hemen cadde var bir mağaza artık orada ki kızlar alıştı :) teşekkür ediyorlar :) ..Sonuna kadar katılıyorum Bu dünyayı biz mi kurtaracağız çok doğru :) çünkü insan oğlu çiğ süt emiş yaranamazsınız :) Sevgiler canım benim ..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kendimden bi tane daha görmek sevindirdi...Şimdiye kadar ben mi kurtaracağım diyordum ama bak iki olduk.Ne dersin denesek mi? :))

      Sil
  2. Kendimi okur gibi oldum:) Böyle yaşamak çok yorucu ama aslında olması gereken. Herkes aynı hassasiyeti gösterse sorun kalmaz.
    Mağazalarda her aldığımı, baktığımı aynı şekilde geri koyarım. Hani kırk yılda bir düzgün katlayamadan koyduysam, arkamdan görevli gelip döver gibi alıp nalet nalet tekrar katlar ya? İşte o zaman bir bozulurum, kendimi ve diğer insanları bir sorgularım, ondan sonra bir öfkelenirim ki anlatamam :) Zor işler :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Zor işler ama olsun...Dünyayı biz işgüzarlar kurtaracak :)) Yaşasın işgüzarlık :))

      Sil
  3. Duyarlı olmak insan olmanın gereğidir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aynen öyle...İnsan dediğin duyarlı olur :))

      Sil
  4. ay evet yaaa boşver sal gitsin hihi :) merhaba diyene sorunu var diyen ah bizim ülke ya. yurtdışında hep selam verirler gülümseyerek :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hah hah ha ...Saldım gitti diyomda ben bıraksam o bırakmıyor yakamı :)) Kibarlık yaramıyorsa bize demek ki :))

      Sil
  5. Toplumu değiştirmekte aciz kalıyor bilinçli insan. En sonunda sizin yaptığınız gibi isyan ediyor. Yazdıklarınızın hepsini gözümde canlandırdım. Tamamı yaşanan olaylar, hiçbiri sıra dışı değil.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet biraz hassas ve duyarlı olanların standart dertleri bunlar. :)

      Sil
  6. Herkesin başına gelebilecek sıkıntılı hadiseler ama sonunda noktayı koymuşsunuz,sorumluluksuz hayat ne güzel..🙂 Bu arada cennet mahalleli Pembenin kulakları çınlamıştır herhalde..😊

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yok yok o sorumlulukları ben bıraksam da onlar beni bırakmıyor.Pembe gibi bi çiğdem çitlemek nasip olmadı :)

      Sil
  7. bazen diyorum ki bazı insanların kafası ne rahat en basiti yağmurlu havalarda evlerinde olaya romantik yaklaşıyorlar ben hangi kedi nereye sığındı derdindeyim cidden dünya hassaslar için çoğunlukla yaşaması işkenceye dönen bi yer

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Napalım kalıcı hasar oldu bi kere...Duyarlılık batağına girince bir daha çıkamıyorsunuz :)) Boş veer ben seviyorum hassasiyetlerimi :))

      Sil
  8. Ooo reklama gelince mangalda kül bırakmazlar ama o ayrıştırılımış çöpleri alsınlar diye kırk kere aratırlar.Sonunda sitedeki kutuları geri gönderdik,çünkü zaten onlar almayınca kağıt toplayan çalışanlar alıyordu.
    Bir ara o konuya takmıştım sonra bende saldım:) Her yazdığına sonuna kadar katılıyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ayrıştırılmış çöpler için gerekli hassasiyet oluşmadı toplumda.Bir ara belediyeler geri dönüşüm için çöp poşeti koyuyordu apartmanlara.Sonra millet onları çöp poşeti yerine kullanıp geri dönüşümleri yine çöpe attı.Kağıt toplayıcıları gönüllü çevreciler bana göre.Ben geri dönüşüm olacak çöpleri ayrı toplayıp konteynırların yanına bırakıyorum alsınlar diye.
      Ben salamadım da kendimce çözüm ürettim işte :))

      Sil
  9. Okudum ve ben nasıl biriyim diye düşündüm, ben senin kadar duyarlı değilmişim o kesin :)
    Nazik biriyim o kadar.
    Ben kendimi kurtaramamışım dünyayı nasıl kurtarayım :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kendimizi ancak dünya ile beraber kurtarabiliriz :)) Duyarlılık zor belki ama iç huzuru ve kişisel tatmini paha biçilemez :))

      Sil
  10. Sorumluluk azalınca rahatlık artar doğal olarak. Ya da farklı şekilde söylersek, cahillik rahatlık getiriyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O rahatlık trenini kaçırdık sanırım :) Farkındalık bir kere oluşunca geri dönüşü yok artık.Kalıcı hasar oluşturuyor :))

      Sil
  11. https://720p-izle.com/izle/dublaj/the-extraordinary-journey-of-the-fakir.html

    YanıtlaSil
  12. https://tamfilmizle.com/filmizle/her-sey-aydinlandi-everything-is-illuminated-2005-full-hd-altyazili-izle/

    YanıtlaSil
  13. https://tamfilmizle.com/filmizle/sok-koridoru-shock-corridor-1963-full-hd-altyazili-izle/

    YanıtlaSil
  14. üçünü de verdim :) izleyemezsen söle amaaa :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim Deep can 😊 Çok makbule geçti 😊

      Sil
  15. Keyifle okudum. Garip dünya, olması gerekeni yapan, söyleyen garip karşılanıyor. Okurken bazen gülümsedim, bazen duruldum. En çok da hak verdiğimi farkettim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hak vermenize sevindim. Evet işte dünyanın garip halleri bunlar.Baş edebilmek için ağlanacak halimize gülüyoruz bazen :)

      Sil
  16. Ara ara toplumu kurtarayım diye ortaya çıksam da toplum değişmek istemedikçe bir şey olmuyor.O kadar ücretsiz seminer yapıyor yine de öyle aman aman bir değişiklik göremiyorum :(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yok yok, biz kendimizi kurtarabilsek yeter; diyeceğimde de olmuyor işte.Sonuçta içinde yaşadığımız toplumdan hepimiz etkileniyoruz :)

      Sil
  17. Bu bahsettiğiniz konular aslında ne kadar önemli. Ben çok dikkat ederim. Amma velakin insanlar ben duyarlı davrandığım zaman bana deli gözüyle bakıyor. Suların israf edilmemesi, doğa ve canlılara karşı duyarlı olmak çevreyi kirletmemek ne önemli. Evet tek başıma dünyayı kurtaramam ama en azından yaşayacak bir dünya kalmadığında bundan kendime pay biçmem diye düşünüyorum

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Temel motivasyon insanların ne dedikleri değil de doğru bildiğini yapmak olunca başkalarının dedikleri önemini yitiriyor.Dünyayı kurtarmak elbette ki işin ironisi.Kişisel tatmin ve iç huzuru ödül olarak yeterli :)) Biz "deliler" yola devam diyoruz ;)

      Sil
  18. Merhaba Nasılsınız ? Blogunu beğendim ve takibe aldım.Zaman ayırmak isterseniz yeni açtığım blogumu takibe alırsanız çok mutlu edersiniz beni.Sağlıcakla Kalın.

    https://hepfragmanizle.blogspot.com/

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hoş geldiniz.Film fragmanlarını yayınladığınız blogunuz hayırlı olsun :))

      Sil
  19. çok haklısınız, bu ağır bir yük ama siz bu farkındalığa sahip ayrıcalıklı birisiniz ve maalesef ben bu sorumluluğu üstlenmemiz gerektiğine inanıyorum çünkü siz bu farkındalığın artılarını başka şekillerde kendi hayatınızda yaşıyorsunuz, bu size verilmiş bir hediye..:) elinize sağlık ve duyarlı olduğunuz için çok teşekkür ederim, sevgiler:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İltifatlarınız için teşekkür ederim.Öğrendiklerimizi yaşam biçimimiz haline getirmeyecek isek bilmenin ne önemi var ki.Aslında anlattıklarım bana ağır gelen şeyler değil.Doğal bir refleksle yapıyorum ve hayatımdan memnunum.Aynı hassasiyete sahip arkadaşlarla tanışmak da çok güzel.Ben de size teşekkür ederim :))

      Sil
  20. Yazıyı okurken baştan sona ne kadar da doğru tespitler diye düşündüm. Şu aralar izlediğim The Good Place de buna benzer bir konuyu ele alıyor. Üstüne denk gelmesi de kaderin bana bir mesajı galiba. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kim bilir... Hayat mesajlarla dolu sonuçta ;) The Good Place bir kaç bölümünü izledim ama devamını getirmemiştim.Şimdi merak ettim bak bu bölümleri :))

      Sil
  21. tüm bunlar aslında insanı insan yapan erdemler, hayatı zorlaştırdığı zamanlar olsa bile.. çok sevdim yazınızın içtenliğini.. sevgiler..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kesinlikle...İnsan içselleştirince zor da gelmiyor bir süre sonra.Hayatın normal rutinine dönüşüyor. Teşekkür ederim,benden de sevgiler :))

      Sil
  22. Merhabalar,

    Bloğunuzu yeni keşfettim ve beğendiğimi söylemeliyim. Anlattığınız konudan ben de muzdaripim, örneğin 5 yaşındaki kızıma yediği, içtiği şeyleri paylaşmasını söylerdim, bir gün arkadaşlarıyla paylaşmak istediği şekerlerinden, arkadaşları avuç dolusu aldığı için, kendisine kalmadı garibimin. İnsan neyi, nasıl öğretmesi gerektiğini de şaşırıyor :

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hoş geldiniz :)) Ne kadar haklısınız .Aileden öğrendikleri hassasiyetleri toplumda göremeyince çocuklar da bocalıyor :))

      Sil