Genç
doçent kendisini dikkatle dinleyen bir amfi dolusu tıp öğrencisine yumuşak bir
ses tonuyla anlatıyor.
-Vakamız
yatağa bağımlı. Bırakın yürüyebilmeyi ayakta durmayı, oturabilmek için bile
yardıma ihtiyaç duyuyor. Destek verilmediği sürece oturamıyor. Acıktığını veya
susadığını söyleyemiyor. Bu ihtiyaçları olduğu zaman anlamsızca haykırıyor bağırıyor.
Ağzında dişleri olmadığı için de yiyecekleri çiğneyemiyor. Onu bir şekilde
beslemek zorundasınız.
-Uykuları
düzensiz. Gündüz deliksiz uyuyabildiği gibi gecenin bir yarısı feryatlarla
uyanıp herkesi uyandırabiliyor. Bağırsak faaliyetleri düzensiz olduğu gibi,
tuvalet ihtiyacının farkında değil ve kontrol de edemiyor. Onun için bez
kullanmak zorundasınız.
-Konuşamıyor,
konuşulanları anlamıyor. Ama sevgiyi fark ediyor ve sevgiyle söylediklerinize,
gülümseyerek karşılık verebiliyor. Eline verdiğiniz bir objeyi almak için uzanamıyor,
ancak eline tutuşturursanız sımsıkı kavrayabiliyor.
-Mesai
kavramı olmadan 24 saat onun her ihtiyacını karşılamak zorundasınız hem de
hiçbir ücret almadan. Alabileceğiniz tek karşılık, belki bir gülümseme
olabilir.
-Ne
dersiniz böyle bir göreve talip olur musunuz?
Koca
amfiden çıt çıkmıyor, öğrenciler dehşet içinde hocalarını dinliyorlardı.
Kocaman açılmış gözleriyle kafalarını iki tarafa sallayarak olumsuzluk
belirttiler.
Tebessümle
öğrencilerine bakan genç doçent, onlardan gelen olumsuz karşılık üzerine
-Ama
dedi ,”benim evimde böyle bir vaka var ve ona sonsuz hem de hayatımda
tatmadığım bir sevgiyle bakıyorum. Ve her ihtiyacını karşılamayı hayatımın en
öncelikli vazifesi olarak görüyorum.”
-O benim henüz 3 aylık olan bebeğim…
***
Sevginin
gücünü anlatan bu güzel hikâyeyi, bir yerlerde okumayan ya da birilerinden
dinlemeyen yoktur sanırım. Çok sevdiğim bu hikâyeyi bir de ben, kendi
kelimelerimle anlatmak istedim.
***
Eskiden
sevgi, bir his ve duygu durumu olarak tarif edilirken, günümüzde daha farklı
tekniklerle adeta görünür hale getiriliyor. Artık Nöro görüntüleme cihazlarıyla,
gelişmiş laboratuvar teknikleriyle, birçok duygu durumunda beyindeki elektriksel
faaliyetler görüntülenebiliyor, hormonal salgılar, ölçümlenebiliyor. Beyinde ki
duygusal faaliyet merkezleri belirlenebiliyor.
Sevgi
ve diğer duygu durumları, mekanik bir işlem gibi tanımlanabiliyor.
Peki,
her şey bu kadar basit mi?
Vücudumuz
da, beynimiz de elektriksel faaliyetler oluşuyor, hormonlar salgılanıyor ve biz
âşık oluyoruz, seviyoruz, kızıyoruz, nefret ediyoruz, üzülüyoruz vs. vs.
Sevgi
nedir? Nasıl bir şeydir? Salt hormonlarla, beyindeki bağlantılarla, elektrik
akımlarıyla, nöron faaliyetleriyle açıklanabilir bir şey midir?
Kaç
çeşit sevgi vardır mesela? Anneye duyulan sevgi evlat sevgisinin yerine geçer mi?
ya da evlat sevgisi eş sevgisinin yerine?
Peki,
nerededir sevgi?
Yeri
yurdu neresidir? Beyinde mi yaşar kalpte mi biter? Eğer yoksa nereden alınır,
nerede satılır? Bitince yedeği var mıdır mesela, yeniden doldurulabilir mi?
Peki,
beyinde başlar, kalpte yaşar diyebilir miyiz?
Nasıl
bir potansiyeli, nasıl bir yapısı vardır ki fiziksel olarak görevi kan
pompalamaktan ibaret olan kalbin, bu yumruk kadar organın içine tüm dünya sığabiliyor.
Çeşit çeşit sevgi bir arada var olabiliyor.
Nasıl
kocaman bir kaptır ki bu kalp, birbirine benzer benzemez kaç türlü sevgiyi
birbirine karıştırmadan, içine alabiliyor. Anne babaya duyulan sevgiyi de,
evlada duyulan karşılıksız sevgiyi de karşı cinse duyulan aşkı da, bir çiçeğe
bir ağaca, bir kediye, bir kuzuya duyulan sevgiyi de.
****
Nasıl
bir şeydir ki sevgi, küçücük bir varlık için tüm hayatını değiştirmeyi, ömür
boyu sürecek bir sorumluluk altına girmeyi kabul ettirir? Onun ihtiyaçlarını kendi
ihtiyaçlarından önce gördürür, onun önceliklerini kendi önceliklerin haline getirir.
Onun için belki kariyerini öteleyip,
hayata gelmene sebep olan anne babandan önce gelmesini sağlayabilir ki.
Nerden alınır nereye konur bu kocaman duygu?
Neden
sever insanoğlu evladını, onun için kalbi kelebek kanadı gibi titrer? Diğer
çocuklardan daha zeki, daha güzel, daha becerikli oldukları içi mi acaba? Ya da
sadece neslini devam ettirdiği için mi?
Hadi
diyelim bebekken sevimliydi, ama ya ergenliğinde? Hem çirkin, hem huysuz, hem
tembel oldukları dönemlerinde, nasıl devam eder bu sevgi denen şey?
Nasıl
bir çeşit sevgidir ki aşk, o zamana kadar belki varlığından haberdar olmadığınız,
nerelerde yaşayıp neler yaptığını bilmediğiniz bir insan için, ailenizi
akrabalarınızı bıraktırır. Belki kıtalar arası seyahat ettirir. Milyonlarca seçeneği
teke indirip, ömrünüzü ona adamanıza sebep olur. Hayatınızın bundan sonrasını
onunla geçirmeyi göze aldırır.
Nasıl
bir elektrik akımıdır ki “o” etraftaki tüm insanların görüntülerini silip,
elinin ayağının titremesine sebep olur…
Sadece
var olma, neslini devam ettirme güdüsü mü?
Nasıl
bir ihtiyaçtır ki karşılanmadığında birçok ruhsal problemlere, hatta fiziksel
rahatsızlıklara yol açar. Karşılanmayan anne sevgisi güven kaybına, baba
sevgisizliği de akademik kariyerde başarısızlıklara sebep olur.
***
Ya
olmasaydı sevgi, ne olurdu? Dünya neye benzerdi? İnsan türü nasıl devam ederdi?
Zaten
yeterince zor olan hayat nasıl geçerdi?
Düşünün,
sevgi denen o şey hiç yok ve hiç bir şey hissetmiyorsunuz, ama tüm
yükümlülükler devam ediyor.
Öğretmeninizi
sevmeden okula gidiyorsunuz…
Hiç
sevmediğiniz çocuklarla anlamsızca hareketler yapıyorsunuz, yani oyun
oynuyorsunuz.
Garip
ergen tiplerle sosyalleşme adına, saçma davranışlar geliştiriyorsunuz.
Koltuğun
altına tıkıştırdığı kirli çoraplarını toplarken söylendiğiniz adam için,
ailenizi bırakıyorsunuz.
Saçını
parmağına dolayıp omuz silkerken trip adan bir kız için, tek taş denen anlamlı
(!) nesneye dünyanın parasını bayılıyorsunuz
Başkasının
ağzını sildiği peçeteye dokunamazken, 5 kg lık minyatür bir insanın altını
temizliyorsunuz.
Sivilceli,
çirkin, huysuz üstelik tembel olmasına rağmen, küstahlıktan ödün vermeyen bir
ergen için, gelirinizin yarısını okul taksiti, servis parası ve cep telefonu
için harcıyorsunuz.
Herhangi
iki yaşlı insandan farkı olmayan kadın ve adam için, zaten 20 gün olan yıllık
izninizde tatil yerine, bayramda onları ziyarete gidiyorsunuz.
Ve
hiçbir şey hissetmiyorsunuz. Kalbinizde ılık ılık bir şeyler akmıyor. Midenizde
kelebekler uçmuyor. Göz bebekleriniz büyüyerek yüzünüzde kocaman bir gülücük
olmuyor…
Mekanik
bir şekilde, salt görev bilinciyle bir meslek icra eder gibi, sadece
yükümlülüklerinizi yerine getirmek için tüm bunları yapıyorsunuz…
Off,
distopya romanlarındaki hayat bile, daha az mekanik ve ürkütücü olurdu herhalde…
Ne kadar ibretli bir hikaye. Çok sevdim. Sevgi ile her şeye katlanır insan. Yaşlı, yatalak olunca da sevgiyle katlanılıyor yalnız tek zor olan var bebeği bebek olduğu için yani kilosu çok hafif olduğu için rahatça kaldırıp, koyabiliyor, banyosunu yaptırabiliyoruz, yatalak yaşlı insanı döndürmek, kaldırıp, koymak tek zorluğu iki kişi gerekiyor, tek başına hele hele zayıf biri ise Allah kolaylık versin:( hani öyle bir şey icat edilse ki, GEÇİCİ YERÇEKİMSİZLİK gibi, yatalak ama yetişkin insanı o an havada durur gibi kolayca yataktan banyoya gidecek (ütopik oluyor biliyorum şu an) orada sıcacık suyla sabunla mis gibi yıkancak yine yerçekimsiz gibi havada yatağına mis gibi çarşaf değişmiş, mis gibi havlularla kurula o zaman çok kolay bakılır da tek zoru bu..
YanıtlaSilAy uzun yazdım unuttum,
YanıtlaSilemeğine sağlık arkadaşım.
"bücürükveben"
YanıtlaSilTeşekkür ederim Müjde abla.Artık insan ömrü uzadığı için,yaşlıların hayatını kolaylaştırma adına,bir çok işlevsel malzeme üretiliyor.Kimbilir belki yakında hayal ettiğiniz tarz ürünler de çıkar.Ama sevgisiz insanlara sevgi üretmek mümkün olmayacak maalesef 😟
Emeğine sağlık.
YanıtlaSilNe güzel anlatılmış, sade yalın bir hikaye olmuş.
Sevgiler
ayyyy anne sevgisi bence yeterliiiiii başka sevgi gerekmez :)
YanıtlaSilBu hikayeyi biliyordum.Çok anlamlı :) Teşekkürler :)
YanıtlaSilBende zaman zaman düşünürüm. Nasıl bir aşktır bu diye. Evlât aşkı özellikle nasıl anlatılmaz yoğun bir duygudur.
YanıtlaSil"İncidennotlar"
YanıtlaSilTeşekkür ediyorum.İlk duyduğumda ben de çok sevmiştim ☺
"Deeptone"
YanıtlaSilAnalı kuzu, kınalı kuzu 😄Başka da olsun be deep. Hepsi de lazım amaa😉😇
"Daha Mutlu Yaşam "
YanıtlaSilBen teşekkür ederim.
Muhtemelen duymuşsünuzdur.Anlattığım hikayelerin kurgusu benim değil.Ben anlatıcıyım sadece 😉😊
"Kadriye"
YanıtlaSilAh o evlat sevgisi,tüm sevgilerin önüne geçiyor.Dileyen herkes o sevgiyi yaşasın inşallah 😊
Dünyada sevgi olmasaydı yaşam dururdu bence..İnsan çeşitli sevgileri içinde barındırabiliyor aynı anda.Ama en muhteşem olanı evlat sevgisi.Karşılıksız vermeyi öğretiyor.
YanıtlaSilYazınızı çok begendim, elinize sağlık.Takipteyim 😊 Sevgiler 😍
"Düş Tasarımcısı"
YanıtlaSilLütfen kusura bakmayın.Yorumunuza cevap vermeyi unutmuşum 😟😔
Evet haklısınız, sevgi olmasaydı yaşam dururdu.Güzelliklerin mayası sevgi ☺