26 Nisan 2019 Cuma

HAYAT SOKAKTA…


SOKAKLARIMIZI KİMLER ALDI ?

Allah’ım ne güzel bir manzara…

Sokakta topraklarla oynayan bir çocuk…

Yerde çömelmiş, gayet ciddi bir yüz ifadesi, minik elleri meşgul. Sanırsın dünyanın en önemli işlerini yapıyor.

Boş bir gazoz şişesine elindeki oyuncak kürekle kum dolduruyor. Biraz ötede boşaltıp yeniden dönüyor.

Seslendim  ”fotoğrafını çekebilir miyim delikanlı ?”

Aynı ciddi yüz ifadesiyle omuzlarını silkti, işine devam etti. Onunla konuştuğumu gören iki minik kız yandan yandan yanaştılar. Yanına çömelip onlar da poz verdi.

Biraz ötedeki guruptan çocuklar “abla abla biz de çeksene”

Kendimi çok önemli bir olayı belgeleyen(!) bir gazeteci gibi hissettim.

Onların ciddiyetine(!)  yaraşır bir ciddilikle  (!) fotoğraflarını çektim…

Biraz ilerde sırtını ikindi güneşine vermiş bir teyze örgü örüyor. Elinde torbalarla yavaş yavaş gelen bir başka teyze selam verip, sandalyenin yanında soluklanıyor.

Hoş bir manzara. Yaklaşıyorum ”teyzeciğim fotoğrafınızı çekebilir miyim?”

Elinden şişlerini bırakıp başörtüsüne sarılıyor.

-Dur kızım önce bi üstümü başımı düzelteyim.”

-Ama teyze örgü örerken olsun.

Üstünü başını düzelten teyze şişlerini yeniden eline alıyor.Ahenkle hareket eden ellerine şişlerin tatlı şıkırtısı eşlik ediyor.

Biraz yarenlik ediyoruz teyzelerle. Fotoğraflarını çekecek kadar ilginç bulunmak hoşlarına gidiyor.

Ah evet hayat sokakta burada… Aynen eskisi gibi… Doğal, tabi, sıcak…

Anılarım canlanıyor.

Farkında mısınız artık toprağa kolay kolay temas edemiyoruz.

Çocuk parklarında bile kum ya da toprak yok. Sentetik ne olduğu belli olmayan bir yer döşemesi. Avm lerde binlerce voltluk elektrik döşenmiş zeminlerin üstünde gezmeye, eğlenmeye çıkıyoruz yanımızda çocuklarımızla. Vücudumuzda ki elektriği deşarj etmeyi bırakın, elektrik yüküyle yorgun dönüyoruz gezmelerden(!)

Tüm mahalle, bütün sokaklar oyun alanımızdı bir zamanlar. Hem de çok uzak olmayan bir geçmişte. Kilimlerimiz vardı kapımızın önüne yayıp evcilik oynadığımız. Annelerimiz eski kıyafetleri inece ince keser yumak yapardı. Evindeki tezgâhında kilim dokuyan teyzeye götürürdük kumaş yumaklarını. Tezgâha gerdiği iplerin arasından mekiğini hızlı hızlı dolaştırıp tezgâhın altındaki pedalları aşağı yukarı hareket ettirerek ahenkle  kilim dokurdu Huriye teyze.Tıkıdık tıkıdık ,tıkıdık tıkıdık… Büyülenmiş gibi izlerdik.

Herkes evinden bir parça yiyecek getirir kilimlerin üstünde piknik yapardı salçalı ya da, üstüne şeker ekilmiş yağlı ekmeklerin tadına doyum olmazdı. Tabi meyvelerde olurdu. En çokta erik getirirdik, yanında bir tabak tuzla.

Korkmazdık, güvenliydi sokaklar. Komşu teyzelerimiz de kapı önlerinde bize eşlik ederdi. İkindi vakti güneş yakıcılığını yitirirken bu şirin Ege şehrinde oturaklarını alan teyzeler bahçelerinin önünde oturmaya çıkarlardı. Kınalı parmakları beş şişlerle hızlı hızlı patik örerken adeta görünmez olur, kelebeklere benzerdi.

Birkaç sokakta bir boş arsa olurdu muhakkak. Bizim cennetimizdi o boş arsa. Toza toprağa belenirdik akşama kadar, akşam yiyeceğimiz azarı düşünmeden. Yakan top, beş taş, çelik çomak ya da evcilik.

Asıl mutluluk ikindi saatlerinde başlardı. Taş avluların yıkandığı saatler. Oturmak için hazırlanan bahçeler hortumla yıkanırken sokağa akan sular kaldırım kenarından küçük derecikler gibi  akardı.

İşte o zaman, elinde ıslak mendille çocuklarının arkasında gezen günümüzün titiz temiz, devasa süper annelerinin aklını kaçırmasına sebep olacak oyunlarımız başlardı. Baraj yapardık, arsadan taşıdığımız toprakla akan suların önüne. Ellerimiz üstümüz başımız çamur olurken biz dünyanın en ciddi mühendisliğini icra ederdik, kendimizden geçerek. Bulduğumuz kaplara komşu bahçelerinin birinin çeşmesinden  su doldurur bu sefer arsaya taşınırdık. Çanak çömlek yapmaya…

Toprakları küçücük ellerimizle bir araya yığar küçük tepecikler yapardık. Sonra da bu tepeciklerin ortasını biraz çukurlaştırır su dökerdik. Bir süre sonra suyu çeken tepeciklerde ki çanaklarımız hazır olurdu. Etrafında ki kuru toprakları temizleyip çanağımızı bozmamaya çalışarak, özenle çıkarıp yan yana dizerdik. Oyun hamurları vardı ama ne gerek var ki onlara. Yağlı çamur dediğimiz killi toprak  bulursak keyfimize diyecek olmazdı. Bebekler, arabalar, uçaklar, kap kacak, televizyon daha neler neler yapardık o çamurlarla.

Her yer çiçek doluydu bahçeler, balkonlar, pencere önleri, sokak kapılarının yanları, dış bahçe duvarları. Ev içindeki saksılar  topraktan pişmiş olurdu. Ama dışarıda ki çiçekler için her türlü kutu potansiyel bir saksıydı. Annelerimiz ellerimize bir torba tutuşturur arsaya toprak almaya gönderirdi.

Evet arsaya… Toprağı kazar torbaya doldurup getirirdik. Konserve teneke kutuları, plastik yoğurt kapları, yağ tenekeleri içine toprak doldurulur çiçekler ekilirdi. Komşu teyzelerin çiçeklerinden bir dal kırılır bir bardak suyun içinde bekleterek köklendirilir sonra da ekilirdi. Toprak mı daha bereketliydi yoksa onları diken annelerimizin elleri mi bilmiyorum ama o dallar muhakkak tutardı irili ufaklı çiçek saksıları(!) sonra kireçle beyaza boyanır duvar dibine dizilirdi. Akşamsefaları, ortancalar, katır tırnaklar, camgüzelleri, küpe çiçekleri daha neler neler.

Tabi baharda açan çiçeklerin taç yaprakları dökülmeye başlardı bir süre sonra. Allah’ım o ne güzellik… Spalarda küvetlere havuzlara serpilen çiçek yaprakları gibi. Annelerimizin süpürmesine gerek kalmaz biz toplardık o çiçek yapraklarını. Yemekler pişirirdik evcilik oynarken, bir de oje yapardık.

Yaprakların kenarlarını koparır sonra tırnaklarımıza yapıştırırdık olurdu sana oje. Kimin ojeli tırnağı daha uzun diye ölçerdik.

Akşam güneşi çekilmeye başlayınca birer ikişer annelerin sesleri yükselirdi; Ayşe, Hatice, Bahriye, Oya, Mehmet, Murat hadi sofra hazır… Gitmekte nazlanan çocukların annelerinin kızgın sesleri duyulurdu biraz sonra. Bak baban çağırıyor çabuk gel diye…

Hayatı öğrendik bir o sokaklarda. Sevmeyi, üretmeyi, hakkımızı korumayı, mücadele etmeyi, yorulup dinlenmeyi, düşünce kalkmayı, küsmeyi, barışmayı, adaleti, hakça paylaşmayı…

Artık sokaklarımız yok, çocuklarımızın oynayacakları  arsalar kalmadı. Sadece kentsel dönüşümler, imar planları almadı elimizden sokaklarımızı.

Asıl çocuk katilleri, sapıklar, pedofiller, tinerciler aldılar sokakları, çocukların elinden. Artık sokakta yalnız başına bir çocuk görsek ödümüz patlıyor korkuyoruz  onun adına. Tanımadığımız çocukları sevip eline şeker tutuşturmaya korkuyoruz. Bayramlarda artık şeker toplayan çocuklar çalmıyor kapılarımızı.

Sadece büyük kentler değil, küçük yerlerde farklı değil artık...

Yok, artık o güzel sokaklarımız…


24 yorum:

  1. Hatırlar mısınız bilmem o zamanlar "komşu anne" diye birileri de vardı.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şöyle bir düşündüm şimdi de,bizim hep komşu teyzelerimiz oldu :)) Komşu annemiz olmadı :))

      Sil
  2. Ailem küçük nüfuslu bir yerde yaşadığı için bizim oradaki çocuklar biraz daha rahat şehirdeki çocuklardan hala dışarıda oynayabiliyorlar hala kum ve toprsk bulacakları alanlar var ama bizimki de geç de olsa bozulmaya başladı sanırım çünkü ben de uzun zamandır sokakta annesiz çocuk görmüyorum. Ne acı. Ama bizim elimizden bir şey gelmiyor tabi, bitiremiyoruz sapıkları

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet ,dediğiniz gibi küçük yerlerde ki çocuklar oyun alanları bulma konusunda nispeten şanslı.Umalım ki güvenlikleri de sağlanabilsin 😟

      Sil
  3. Oyun oynamak ciddi bir iştir:) Devir hızlı değişti. Oyun alanları kalmadı. Ayrıca dediğinizi gibi çocukları sokağa nasıl güvenip bırakabilir ki?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kesinlikle oyun ciddi bir iş.Çocukların ruhsal ve bedensel gelişimi adına çok önemli.Zaten en acı olan da çocuklar için güvenlik sorununun vahim bir hal alması 😟

      Sil
  4. Ne güzel kareler hayata dair, resmen çocukların hayatlarını çaldılar, 90larda huzurlu mutlu sokaklar bitti sanırım

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haklısınız,sokaklarla beraber çocukların hayatlarını da çaldılar 😡

      Sil
  5. Doğal yaşama Özler olduk Çok teşekkürler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Doğal yaşam özlemi,güvenlik endişesinin arkasında kaldı ne yazık ki 😟

      Sil
  6. Ah ne güzel günlerdi... Sokakta çocukların oyun oynayabildiği günler. Ama senin de dediğin gibi şimdi bunu yapmak için tedirgin edici çok şey var camgüzelim. Kolay değil evladı sokağa salıvermek. Göremiyoruz da zaten burada büyük şehirde. Güzel dokunmuşsun yüreklere canımcım, sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sokalrımız elimizden gitti artık avcı'cığım. Sadece güzel anıları kaldı elimizde.Bizler şanslıydık.Artık kimdiki kumsuz,topraksız parklarda oynayan çocuklar adına üzülmekten başka bir şey gelmiyor elden :(
      Sevgilerimiz birlikte çoğalsın :))

      Sil
  7. çok ama çok ama çok güzel yazıydııı duygulandım bi dee. bu yazını koyuyim bloguma bi ara. ne güzel yazıyon sen yaaa dantel olmadan daaaa ha ha haaa :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tabi ki koyabilirsin.Çok memnun olurum.O çocukları görünce ben de nasıl duygulandım bilsen,eve gelipte o beş yaşında ki yavrunun haberini duyunca uzun süre kendime gelemedim.
      Haha ha Dantel'i eve kapatcaz bi süre,ördüğü çantaları bi bitirsin.Çantayı kolumuza takıp haydi sokaklara :))

      Sil
  8. Zamanında değerini bilmediğimiz şeylerin şimdi özlemini çekiyoruz elimizdekilerin her daim kıymetini bilelim diyorum saygılar sunuyorum

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haklısınız,elimizden gitmeden ,vakit geç olmadan kıymet bilelim :)
      Saygılar bizden efendim...

      Sil
  9. eski dönem eskiler için kıymetliyken yeni dönem de gelecekte şimdiki çocuklar için kıymetli olcaktır,o nedenle eski topraklar yaşadıkları mekanları temiz ve kullanılabilir,sağlıklı ve güzel bir çevre olarak bırakmak zorunda.. tabii belediyelr buna izin verirse,kentsel dönüiüm altında rantlar bitmiyor da bitmiyor..🤔 neyse güzel bir yazıydı bence,emeğinize sağlık..😊

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim Erdoğan bey.Dediğiniz gibi işin çoğu yetkililere düşüyor,biz daha çok destek elemanı😊 Yalniz merak ediyorum, gelecekte ne gibi gelişmeler olacakta şimdi ki teknoloji nostaljik kalacak 😊😊😊

      Sil
  10. Mahalle maçları yapardık akşam ezanına kadar. Düşerdik dizlerimiz kanardı ama aldırmadan oynamaya devam ederdik. Çocukluğumu hatırladım :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet bi de maç sonu kavgaları vardı değil mi ? :))

      Sil
  11. Annem sokakta oynamamıza hiç izin vermezdi.Fakat bahçemizde istediğimiz kadar oynayabilirdik.Zaten 6 kardeş olduğumuz için oyun arkadaşı da sorun olmuyordu.Ne güzel günlerdi...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sokaklarda doya doya oynayan şanslı nesildendim ben.Kardeşlerimle bahçede de oynardık ama sokakta oynamak da bir başka güzeldi.

      Sil