Rivayet odur ki Nuh tufanından önce bütün inananları
yaptığı gemiye alan Hz. Nuh onların ihtiyaçları için çeşitli gıda maddelerini
de depolar. Bütün hayvan cinslerinden birer çift de gemide kendilerine yer
bulur. Vakti zamanı gelir, yerden sular kaynar, gök adeta delinir yere iner.
Göz gözü görmez olur, fırtına günlerce sürer, bir avuç insan nereye gittiğini
görmeden ne zaman biteceğini bilmeden, günlerce yol alırlar. Gel zaman git
zaman fırtına diner, yağmurlar kesilir, güneş gülen yüzünü gösterir ve gemi
ağrı dağına demirler.
Hz. Nuh tüm bu yiyecekleri toplar bereketli elleriyle bir aş pişirir lezzetli mi lezzetli. Bu hadise Muharrem ayının onuncu gününe denk geldiği içinde adına Arapça 10 demek olan (aşera) denir ve zamanla aşure olur bu güzel yemeğin adı.
Kaç uygarlığın toplamıdır Anadolu. Kaç milletin birikimidir. Bu birikimden kaynaklı ne çok, ne güzel geleneklerimiz var, aşure gibi dostluğu, sevgiyi, yardımlaşmayı, paylaşmayı anlatan.
Kendimize benzeyenlerle arkadaşlık etmek, dostluk kurmak ne kadar kolay ve konforlu. Ama bize ne katıyor? Bize benzeyen, kendisinde bizi tekrarlayanlar…
Aşure normal şartlarda beraber düşünemeyeceğimiz beraber pişirmeyeceğimiz gıdaların toplamı olduğu için bu denli lezzetli değimli. Fasulye ile şekeri, nohutla kayısıyı, üzümle buğdayı yan yana düşünmeyiz pek ama bir araya gelince ne muazzam bir birliktelik oluyor. Anadolu gibi
Sadece tek çeşit veya iki çeşitle yakalanabilir mi bu aroma? Ayırmamak gerekli nohutu, fasulyeyi, buğdayı, narı, üzümü, kayısıyı, cevizi ki aşure olsun. Ayırmamalı Türk’ü, Kürt’ü Alevi’yi, Çerkez’i, Laz’ı, Ermeni’yi, Rum’u ki Anadolu olsun
Benzetmek için uğraşıyoruz var gücümüzle insanları kendimize. Ayrı yaratmış ise yaradan gerek var mı benzetmeye çalışmaya birbirine? Aşureyi robottan geçirsek mikserle iyice yedirsek birbirine aşure diye bir şey kalır mı? Gerek var mı buna? Nohut nohut olarak kalmalı, fasulye fasulye olarak, ama her biri vermeli ki tadını, aromasını birbiriyle zenginleşsin
Bereket demektir aşure. Bir avuç buğday, bir avuç fasulye, nohuttan kazan dolusu aşure çıkar ama şekerle birleşmeli iyice kaynamalıdır ki o ayrı ayrı malzemeler, bir olsun birbirinde çoğalsın. Anadolu’yu bizi bir arda tutan, tutacak olan sevgi gibi, saygı gibi.
Yalnız yenen aşure lezzetinden ne çok şey kaybeder. O ancak konu komşu, akraba dostla paylaşılınca aşure olur gerçek anlamıyla. Anadolu’da komşuya götürülen aşure tabağı yıkanmaz ve boş geri verilir her zamanki alışkanlığın aksine. Karşılıksız vermenin, beklentisiz olmanın adıdır aşure.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder