ÇÖPLER YALAN SÖYLEMEZ
Doktora için çöp
karıştıran öğrencinin haberini duydunuz mu?
Bilim üretmek
zor iş. Hele de bizim gibi uzamanı bol bir ülkede. Bizde herkes her şeyin
uzmanı. Pediatrist sismoloji hakkında, tarihçi halk sağlığı ve ilaçbilim hakkında,
biyolog dış siyaset ve uluslararası ilişkilerde görüş beyan etmekte mahzur
görmez. Yani kendisinin o alanda ki düşünceleri değil basbayağı uzaman görüşü.
Hele de hasbel kader her hangi bir alanda doktora aşamasına gelmişse her konuda
otoritedir artık. “Olur, mu öyle şey ?”
diyenler, televizyon programlarında ki katılımcılara baksın. Bir hafta
önce ilaçların etkilerinden bahseden bir amca bir hafta sonra sınır ötesi
askeri harekâtın nasıl olması gerektiğini anlatıyor. Diğer hafta ise tarihi bir
olayı değerlendirip analiz yapıyor.
Hele de
kahvehane ahalisi… Of Allah’ım onlar her şeyde uzman. Hatta işin kitabını
yazmış Anayasa Prof.üne “Senin aklın
ermez” diye ayar çekip, hukuki görüş beyan edecek kadar.
İşte böyle bir
ortamda çöpleri karıştırarak bilim üreten doktora öğrencisi haberi oldukça
dikkat çekici. Yanlış anlaşılmasın fakirlikten dolayı geri dönüşüm toplayarak
para kazanıp okumaya çalışan bir öğrenci değil. Çöpleri inceleyerek analiz
yapan bir bilim insanı.
Marmara
üniversitesi doktora öğrencisi Umut Yiğit, Nurdoğan Rigel hocanın
danışmanlığında Ekonomik krizin farklı semt sakinleri ve gelir guruplarının
nasıl etkilendiği hakkında tez hazırlıyor. Bu çalışma aşamasında oldukça ilginç
bulgular tespit ediyor.
Araştırma Bağcılar
ve Etiler semtlerinin çöplerinde yapılıyor. Çöp analizi ile ekonomik krizin ilk
hangi alanlarda kendini hissettirdiği hakkında veri toplanıyor. Elde edilen
bulgular yazının başına koyduğum videoda da anlatılıyor.
İsterseniz şöyle
bir toplayayım.
Çağımız insanı
gösteri toplumuna dönüşmüş durumda. Üretim kültüründen tüketim kültürüne
geçtik. Nüfusu milyonlara ulaşan şehirlerde insanlar birbirleriyle tanışmak ve
iletişime geçmek için aracıya ihtiyaç duyuyor ve bu noktada kendini
kurgulayarak ifade ediyor. Giydiği kıyafet, saç rengi ve şekli, içtiği kahve,
gittiği restoran, oturduğu semt, kendini ifade ettiği sunum malzemelerine
dönüşüyor. İşte bu kurgulanmış görüntüden sağlıklı çıkarımlar yapmak mümkün
olmuyor. İnsanların özel hayatlarına da giremediğiniz için, özel alandan
kamusal alana taşan veriler, onların özel hayatlarında tükettikleri ürünlerin
çöpleri oluyor
Yani insanlar
yalan söylerken çöpleri doğruları söylüyor.
Şimdide iki
semtin insan profilini özetlersek şöyle bir tablo ortaya çıkıyor.
Etiler insanı
simgesel sermayeye daha fazla yatırım yapan insanların olduğu bir semt. Yani
zenginlerin semti. Burada yaşayan insanlar genellikler yalnız ya da ev
hayvanları ile yaşayan bireyler.
Masa başı
işlerde çalışıyorlar ve akşamları kamusal alana eğlenmeye çıkıyorlar. Görüntülerinden
ödün vermiyor, lüks mekânlarda pahalı kahveler içip alafranga yemekler
yiyorlar.
Tüm bunlar
nereden anlaşılıyor? Çöplerinde ki 33 cc lik paketlerden, kişisel bakım ürünü
ambalajlarından, evcil hayvan maması paketlerinden, layt ürün kutularından.
Şimdi, kendini parlattığı kurguladığı görüntüsü
böyle. Lakin arka planda farklı bir görüntü söz konusu.
Etiler paket servisin
yaygın olduğu bir semt. Ve bilin bakalım en çok neler sipariş veriliyor?
Çiğ köfte, kebap ve pide gibi geleneksel yemekler. Tatlı olaraksa kazandibi, tulumba tatlısı, ekmek kadayıfı gibi ürünler.
Yani gündüz pahalı cifelerde pahalı kahveler içip salata yiyen, cheesecake tiramisuyu çatal bıçakla zaarifçe tüketirken story atan bazı tipler, akşamları eşofman altını giyip kanepede yayılarak kebapları gömüyor, şerbetini damlatarak tulumba yiyormuş. Ha bir ekonomik kriz sonucu zavallılarım Bim ve A101 markalarının sütlerini, yoğurtlarını ve meyve sularını tüketmek zorunda kalırken zevahiri toplamaktan da geri kalmamışlar. İşte bunu da çöplerden çıkan Dost marka süt, Birşah marka yoğurt. Julse marka meyve suyu, Çikonella marka çikolata kutularından anıyoruz.Bağcılara
gelirsek. Daha emek yoğun işlerde çalışan, az gelir gurupları, yani kısaca
fakir dediğimiz kimseler burada oturuyor. Genellikle çok çocuklu, gündüz ağır
işlerde çalışırken, akşamları televizyon başında vakit geçiren, ekonomik krizi
iliklerine kadar hissederken, sunumla falan uğraşmaya takati olmayıp günü
kurtarma derdinde olan aileler.
Bunu da yine
çöplerinden anlıyoruz. Çubuk kraker cips ambalajları ile beraber bol miktarda
çocuk bezi çıkıyor çöplerden. Paket servis ambalajlarına pek rastlanmıyor. Ambalajlar
litrelik veya büyük boyutta. Sebze atıkları daha fazla. Layt ürüne
rastlanmıyor. Etilerde ki filtre ya da ekspresso tabletleri yerine üçü bir
arada neskafe poşetleri var. Kişisel bakım ürünleri şampuan ve sabundan ibaret.
İşte tüm bu
bilgiler çöplerden elde ediliyor.
Anlaşılan o ki
günümüz insanı “görüntü her şeydir” anlayışında. Ekonomik krizde bile
görüntüden taviz verilmiyor.
Videoda
Nurdoğan Rigel Hoca Etiler insanının kendini parlatarak sunduğunu söylerken
Bağcılar insanının kendini parlatacak imkânı olmadığı için daha kendi gibi
olduğunu söylüyor.
Bu noktada
kendisine katılmıyorum.
Dar gelirli
mahalle halkı da kendini kurgulayarak sunuyor. Yalnız onun parlaklığı altın
suyu değil de daha ucuz yaldız boyadan, geliyor. Buralarda oturan insanların sosyal
medya paylaşımlarına ve tik tok videolarına baktığımızda bu net görülüyor.
Onlar da pahalı kafelerde değil, altın günlerinde hazırladıkları masalarla,
kendilerini parlatarak sunum yapıyorlar. Belki çocuğuna süt alamayan kadın
altın gününde çeşit çeşit ikramlar hazırlamak için Pazar masrafından kısıyor.
Ha gerçi, bu ayrıntı çöplerden anlaşılır mı bilmiyorum tabi.
Bu çalışma
aslında ilk olarak Arizona Üniversitesinde ki bir bilim insanı tarafından 1973
de yapılmış. Anketlerde yüz yüze iken insanların gerçekleri tam olarak
aktarmamaları sebebiyle böyle bir çalışmaya ihtiyaç duyulmuş. Ülkemizde ise ilk
2015 yılında Ali Mendillioğlu ve Umut Yiğit Bavul Dergi için yapıyor ve bu
çalışma yüksek lisans tezine dönüştürülüyor u çalışmalar da internette mevcut.
O çalışmalar da
oldukça ilginç. Benim en ilginç bulduğum şeylerden birisi de, kalın soyulmuş patates kabuklarının çokça
bulunduğu çöplerin olduğu semtlerde, öğrencilerin yoğun yaşadığının
anlaşılmasıydı.