9 Mart 2015 Pazartesi

DİL YARASI!



Dolmuştayım

İki kadın gittikçe yükselen tonda karşılıklı konuşuyorlar. Daha heyecanlı olan iş yerindeki arkadaşıyla yaşadığı hadiseyi anlatıyor, etraftan işitildiğini fark etmeden ya da umursamadan. Diğer ses arada onu cesaretlendirecek onay cümleleriyle arkadaşını gaza getiriyor. Önce önemsemiyorum ama o kadar hararetliler ki bütün dolmuş ister istemez dinlemek zorundayız. Konuşanları görmüyorum. Benim için sadece iki ses, elsiz ayaksız suretsiz iki ses sadece.

Heyecanlı ses ''kızım'' diyor ''ben sabırlıyımdır. Sabrettim sabrettim ama sonunda herkesin içinde öyle bir laf oturttum ki (çok affedersiniz aynen aktarıyorum sadece) eşekten düşmüşten beter oldu mosmor ettim onu, tek laf edemedi öylece kaldı''

Arkadaşı onu onaylayan cümlelerle takdirlerini belirtiyor. Biraz sonra sesler susuyor veya iniyorlar 

İnenleri görmüyorum.

Bilmiyorum ama benim etrafımdaki bütün sesler görüntüler siliniyor sadece heyecanlı sesin kelimeleri yankılanıyor kulaklarımda sabırlıyım. Sabrederim… Oturturum… Rezil ederim... Kapak yaparım… Laf sokarım… Benn  zekiyimmm... 

Sonra fark ediyorum ki bu tarz kelimeleri ne çok duyuyoruz sokakta, işyerlerinde, dizilerde altın günlerinde ya da sosyal medyada.

İnsanlar laf sokmayı kapak yapmayı küçük düşürmeyi bir zekâ göstergesi kabul eder olmuşlar. Zekâ bunlarla mı gösterilir oldu. Sabır gibi bir erdem intikam pusuna yatmadan önce mi kullanılır oldu?  Önemsiz çıkarlar için, komplekslerin tatmini için kendini göstermek için, ihtiraslar için pusuya yatmak, insanları savunmasız yakalamak diliyle ısırmak kelimeleriyle zehirlemek, insana ait özellikler mi?

Hayalimdeki sesler sanki vücut buldu.O, biraz önce rakibinin şahsiyetine geçirdiği dişlerinden zehir akarken dilini zevkle dışarı çıkarıp titreten bir yılan, taşların altındaki kuytu köşelere saklanıp avının savunmasız anını kollayan bir akrep.

İçim ürperdi acaba acaba çok sıradan ve olağan gördüğümüz hallerimizle biz neye, kime benziyoruz? Suretimiz insan ya siretimiz? Dünyaları içine alacak kapasitedeki kalbimize sevgi değil de  kin, intikam ve nefret mi dolduruyoruz?

O anda eşekten düşmüşten beter olan! Savunmasız kalan diğer kişi durumu kabullenip ''ah bu kadar zeki bir insanla başa çıkamam ayağımı denk alayım ona saygılarımı sunayım '' mı  diyor yoksa oda başka bir pusuya mı yatıyor?

Evlerde, sokaklarda, iş yerlerinde  pusuya yatmış zehirli kelimeler besleyen dillerini kılıç gibi bileyen insanlar mı bekliyor?

Varlık hiyerarşisinin en üstündeki insana; İnsan-ı kâmil olma potansiyeli ile dünyaya gelen âdemoğluna  yakışır mı başka mahlûklara benzemeye çalışmak?

 

Hadisenin tamamını bilmiyorum. Ne olmuş ne bitmiş önce kim kime ne demiş. Çok da önemli değil zaten. Ama bildiğim bir şey var ki iletişim tek taraflı olmaz. Kimse % yüz masum olmayacağı gibi % yüz kusurlu da  olmaz. Bir problem varsa iki tarafın katkıları(!) İle olaylar bir yere gelir. Yapılacak olan intikam almak değil problemi nasıl çözeceğimizi bulmaktır.