1 Aralık 2017 Cuma

HÜZÜNLÜ MEVSİMDEN SICAK BİR GÜLÜMSEME KİTAPLAR !


HÜZÜNLÜ MEVSİMDEN SICACIK GÜLÜMSEME KİTAPLAR!

Koca şair Yunus ne güzel demiş

“Bir ben vardır bende, benden içeru”

Benden içeru bir ben, bende de var ama bir değil birçok. Seç beğen al da diyemiyorum çünkü tek ambalajda. Yani seçemiyorsun hepsiyle yaşayacaksın mecbur. Öyle olunca birbirinden farklı benlerle yaşamak kolay değil, kakofoni gürültü oluyor sık sık. Eh bazen de birazcık kavga.

Bunlar öyle  İd-Ego-Süperego  gibi afili benler değil üstelik. Basbayağı bacılar koalisyonu. Dantel Bacı ile Domestik Bacı bizim Entel Bacıya karşı birlik olup kazan kaldırdılar. Zaten uzun zamandır Dantel Bacının Yüncü vitrinindeki rengârenk yünlere iç geçirerek bakmasından belliydi böyle olacağı.

Her şey bir yün bere örmek için adımımı yüncü dükkânından içeri atmamla başladı. Arkası geldi. Hali hazırda dördüncü bere atkı takımımı örüyorum. Sırada yeğenime hırka örme var. Dantel Bacı faaliyete geçerde Domestik Bacı durur mu? Oda canım “içli köfte istiyor ama dışarıda pahalıya, gelir ben evde yaparım”  diye aradan girdi, o giriş. Aşure, Biber dolması, triliçe, wafle, içli köfte derken işi büyüttü. Ben biliyorum hedefinde bir altın gününe kapağı atmak var ama zor işte şimdilik ekran karşısında yemek programlarında tarif topluyor.

Çok utanarak söylüyorum ki yemek programları derken, tövbe istiğfar ettiğim dizilerden birkaçını da seyretmeye başladım. Ama inanın Domestik&Dantel Bacıların oyununa geldim. Örgü örerken boş durma dediler kanıma girdiler. “Ama Gerbner diyor ki” diye başlayan Entel Bacıya, ellerini bellerine koyup öyle bir baktılar ki zavallı pıstı kaldı.

Ama Entel Bacı da size film izleteyim diye kandırıp 90 lar ve 2000 lerde çevrilen sanat filmlerinden izletti zavallılara. Eh yaşasın intikam, yaşasın kötülük nah hah ha.

Yok, çok ta haksızlık etmeyelim Türk sanat filmlerine, aslında heyecanlılar bile.10 dakika kameraya bakarak sigarasının dumanını üfleyen Nuri Bilge Ceylan kaşını oynatınca bizde bir heyecan ”Aha kaşı kıpırdadı, bakalım sırada hangi aktivite var. Bence bu sefer dumanı üflerken dudaklarını büzecek “.Ya da 15 dakika eşzamanlı olarak çamurlu köy sokaklarında yürüyen kızı kamerayla beraber takip ediyoruz. Heyecanla bekliyoruz acaba ne olacak.15 dakikanın sonunda kız bir evin kapısını çalıyor ve diyor ki “annem seni çağırıyor ”Biz de şok tabi… “Aa adamın başının yarısı kadrajın dışında kalmıış” diyen Dantele bizim Entel “yok ya öyle değil, o bir sembolik anlatım. Adamın kafasının filozofik düşüncelerle dolu olduğunu anlatıyoo” diye trollüyor. Bizimkiler de inanıyor garipler…

Bide Kezban Bacı var. O her şeye karşı, her şeye muhalif çaçaron bişey. Tüm gün içten içe söylenir. Battaniyesini dizlerine alıp kahve içerken kitap okuyan Entele, aşurenin dibini tutturan Domestik’e, ördüğü bereyi yanlış ilmekle başlayan Dantele.

Sadece evle kalsa yine iyi. Kaldırımdaki ağacı budayacağım derken kuşa çeviren alt kattaki bakkala, kapının önünde top oynarken küfreden mahallenin veletlerine, ağacın dibine kediler su içsin diye koyduğu su kabına sigara izmariti atan magandalara, balkondan çiğdem çitleyip aşağı kabuklarını atan karşı komşuya. İyi hoş da bazen başını belaya sokacak diye korkuyoruz. En son gecenin geç saatlerinde motosikletinin egzozunu bağırtarak geçen beyefendinin (!) kafaya elmayı yapıştırıyordu kii, son anda yetişip pencereyi kapattık.

Eh bu kadar kakofoniye karşılık bizim Entel sesini çıkarmadan fırsat buldukça kitap okudu. Da listesi de pek uzun anacım.65 kitaba ulaşan listede daha okuyacağı epey kitap var. Eh napalım listeyi yapan o.

Hâsılı kelam sonbaharı da bitirdik hayırlısıyla. Bakalım kışı ne yaparız. Dantel&Domestik bacılar izin verirse yazmaya ağırlık vereyim diyorum. Lakin bizim Dantel Bacı anneden kalma kanaviçelerle patchwork yatak örtüsü dikme hayali kuruyor. Domestikte evin düzenine takmış bir bardak sehpanın üstünde kalsa kıyameti koparıyor. Bakalım artık ne yaparız.

Bunlar da sonbahardan bana kalanlar…



1 : TANİOS KAYASI = Amin Maalouf







Başka milletlerin birbirlerine bakış açısını ve eş zamanlı tarihin  algılanış biçimlerini merak ederim.Bu kitapta Hıristiyan Arapların gözünden Osmanlı var.150 yıl önce kendi ülkelerinden kilometrelerce uzakta Amerikalı ve İngilizlerin Ortadoğudaki güç mücadeleleri anlatılıyor.İlginç bir roman

 2: PUSLU KITALAR ATLASI =İhsan Oktay Anar






Platon'un "Mağaradaki Gölgeler" alegorisindeki anlatım benzeri ,zaman ve gerçeklik kavramları üzerinden kurgulanmış bir roman.Tarihe bir yolculuk.Hayal ve gerçekliğin sorgulanması.Güzel bir Roman.Oldukça sevdim.Yazar İhsan Oktay Anar'ın akademisyen bir felsefeci olduğunu hatırlatmakta yarara var.


 3:YUSUF İLE ZÜLEYHA =Nazan Bekiroğlu








Yusuf ile Züleyha'nın aşkı şiirsel bir dille anlatılıyor.Anlatımda Kur'an-ı Kerimdeki kıssa gibi değilde, Leyla ile Mecnun vb hikayelerdeki efsane kurgusu tercih edilmiş.


 4:BU DİYAR BAŞTANBAŞA (PERİ BACALARI) = Yaşar Kemal








60 sene önceki Bodrum ve Peri Bacaları nasıldı merak edenlere.Şimdi turizmin başkentin olan Bodrum'da  yaşayan insanların süngercilikle geçindikleri zamanları hayal edebilmek zor.Usta bir kalemden ustaca Anadolu  insan hikayeleri.


 5: BEYAZ GECELER : Dostoyevski






Beyaz Geceler romanının , beyaz gecelerin yaşandığı mevsimde ,Petersburg şehri arka fonunda yaşanan bir aşk romanı algısı vardı bende .Ama ne beyaz geceler ne de Petersburg hakkında herhangi bir tasvir yok.Uzun bir hikaye.Sonrasında oldukça eğlenceli iki hikaye daha var.

 6: PALTO : Gogol







Dostoyevski'nin "hepimiz Gogol'un Palto'sundan çıktık "dediği Rus edebiyatının yapıtaşlarından bir öykü.Zengin Burjuva ortamlarında geçen enteresan hikayelerin değil ,halktan sıradan ve fakir insanların ,sıradan günlük yaşamlarının hikayelerinin anlatılmasına geçiş sağlayan bir başyapıt.


 7: HASRET = Canan Tan







Mübadele öncesi  bir  Türk genciyle bir Rum kızın arasında başlayan ve hasreti senelerce devam eden aşkının hikayesi.Bir dönem romanı denilebilir ama yaşanan dönemi tam yansıttığını söyleyemem.Tasvir edilen tablo 1920 le 1930 lar değilde sanki 80 ler 90 lar gibi.Dili akıcı ,kurgusu sürükleyici çabuk okunuyor.En çok merak ettiğim mübadeleye dair pek bir şey bulamadım.


 8: IŞIK BAHÇELERİ = Amin Maalouf







Hıristiyanlık ve Zerdüşlüğün sentezi olan dinini yaymaya çalışan Mani'nin hayatını anlatan bir roman.  Hoşgörü ve dünyaya ait nimetlerden soyutlanma temelli dini geniş kitlelere yayılmış ama ne İsa'ya ne Musa'ya yaranamamış ,sonunda işkence ile öldürülen Mani'nin hikayesi.











9: DİKKAT ! VÜCUDUNUZ  KONUŞUYOR = Ahmet Şerif İzgören






Beden dilini merak edenler için .Bizden örneklerle kolay okunan keyifli bir kitap.Örnekler 90 lı yıllardan ,öyle olunca da biraz güncelliğini yitirmiş gibi.Ama o yılları hatırlamak isteyenlere de hoş bir nostalji olabilir.Yalnız belirtmeden geçemeyeceğim  Şerif İzgören'nin yazın dili  sahne performansı ve sunum yeteneğinin arkasında kalmış.










 10: EFRASİYAB'IN HİKAYELERİ =İhsan Oktay Anar






Bu romandan sonra tekrar anladım ki sürrealist ve fantastik edebiyat benim tarzım değil ama bu tarzı sevenler için iyi bir kitap.Biraz Filibeli Ahmet Hilmi 'nin Amak-ı Hayal'ini hatırlattı bana.


 11 :KİTLELER PSİKOLOJİSİ = Gustave Le Bon





Sosyal psikoloji ile ilgilenenlerin kalem eşliğinde mutlaka okuması gereken bir kitap.Satırların altını çizmekten kitap yamalı bohçaya döndü.Dili akademik değil kolay okunuyor ve anlaşılıyor.Okuduktan sonra "a evet ya "diyeceğiniz bir kitap.


12 : HAVVA'NIN ÜÇ KIZI = Elif Şafak





Elif Şafak romanlarını "Aşk" öncesi ve sonrası diye ikiye ayırıyorum.Popüler olduktan sonra kitaplarının kalitesi düştü gibi geliyordu bana ki bu kitap bunu bir daha teyid etti.Havva'nın üç farklı özellikte ki kızını anlatma iddiasında ama sadece Peri'yi görüyoruz.Başta önemli bir karaktermiş gibi işlenen kişileri sonrasında ortadan kayboluyor.Ne amaçla konulduğu belli değil.Uzun uzun felsefi sohbetler var.Ama nereye gittiği nereye bağlandığı belli değil.Dağınık bir kurgusu var.Elif Şafak'ın dilini ve tarzını severim ama bu roman çok zayıf kalmış.Ha bu arada ortalığı kasıp kavuran Aşk'kı okumadım ve okumayı da düşünmüyorum


 13 : MADAME BOVARY = Gustave Flaubert







Klasikleri iyi bir çevirmenin dilinden okumanın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anladım.Daha önce başlamış  ve devam edememiştim.Sorunun çevirisinde olduğu belli oldu.Ha bu arada Nurullah Ataç'ın çeviri yaptığını bilmiyordum.Onun tarafından başlanmış ama o vefat edince Sabri Esat Siyavuşgil  kalemiyle tamamlanmış.Çok ...çok beğendim.


 14:UĞULTULU TEPELER = Emily Bronte


 15: PİRAYE =Canan Tan


16 : MATMAZEL NORALİYA'NIN KOLTUĞU =Peyami Safa


13 yorum:

  1. Birbirinden güzel kitaplar, güle güle oku hepsini. Ben ençok Puslu Kıtalar Atlası'nı okumayı istiyorum. Palto'yu sevgili bir blog arkadaşım hediye etmişti kısacık ama ne kadar anlamlıydı, Uğultulu Tepeler'i hem okudum, hem de filmini izledim, biraz kasvetlidir ama severim. Ya sanat filmi diye bir abuksabukluk hiç bana göre değil 2 dakika tahammül edemiyorum:)))Film dediğinin amacı sanat filan olamaz ki, sinema zaten sanattır, başka bir sanattan söz ediyorlar herhalde:)))Sinemanın ünlü olmasam da en büyük amacı izleyiciyi eğlendirmek (bu eğlendirmek heyecanlandırmak, hop oturup hop kaldırmak yahut güldürmek, ağlatmak, düşündürmek dahil) dir, yoksa gişe yapmaz ve bir halta yaramaz:)En mesaj veren filmler bile - mesela Schindler'in Listesi, izleyiciyi heyecanlandıracak, sürükleyecek senaryosu olmasa gişe yapamaz diye düşünüyorum.

    Uzun oldu kusura bakma:(
    Emeklerine sağlık, sevgiler:)

    YanıtlaSil
  2. Sonbahardan size kalanlar da güzelmiş. Kışa iyi başlayacaksınız gibime geldi.:)

    YanıtlaSil
  3. "bücürükveben"
    Teşekkür ederim Müjde Abla :) Puslu Kıtalar Atlası'nı sevdim,tavsiye ederim,önceliklerin arasına al :)
    Sanat filmlerini severim aslında.Toplumsal sorunlara,insanın çelişkilerine dair anlama çabaları ilgimi çekiyor.Ama nedendir bilmem Türk Sanat filmleri bir türlü yapaylıktan sunilikten kurtulamadı.Anlatım sorunları var.Bunları aşar ve eli yüzü düzgün filmler izleriz umarım.
    Sevgiyle kal :))

    YanıtlaSil
  4. "Ebemkuşağı"
    Teşekkür ederim.Evet bu sonbaharı sevdim, inşallah kış ta öyle olur :))

    YanıtlaSil
  5. "İlkay Özgür"
    Klasikler candır :))Benimde altını çizip defalarca okuduğum kitaplar oluyor.

    YanıtlaSil
  6. Birbirinden güzel kitaplar.. Bazılarını okudum. Bazıları okuma listemde...

    YanıtlaSil
  7. Yaaa 😀 dur bırak simdi kitapları haha ay çok begendim ben bu yazini yaa. Tiyatro izler gibi oldum resmen. Dur ne diyo aha bu baci ne demis derken sonuna geldim 😀 harikasın canim benm devam et. :)

    Ay kimse bana atki bere örmedi oysaki cokda severm ama yapamiyorum ben 😀

    YanıtlaSil
  8. "Arif Öztürk"
    Teşekkür ederim.Size de keyifli okumalar diliyorum.

    YanıtlaSil
  9. "Annesinin Prensesi"
    Bizim bacılarla ben de çok eğleniyorum ya 😂😁 Örgü işini ben seri üretime bağladım, seninki de aradan çıkartiveririm nolcak.😉sen yeter ki işte 😇😇

    YanıtlaSil
  10. he maşallah, kitaplar güzel evet de o giriş yazısı ne hoş öyleeee :) beyaz geceler ile paltonun nette yutupta tiyatroları var çokzel yaaa :)

    YanıtlaSil
  11. Heh he...Napcan deep can,iş yok güç yok bizde bacılarla eğleniyoruz işte 😁 daha bide surmenaj bacı varda, o işe başlarsam ortaya çıkacak.Şimdilik ense yapıyo 😂😂😂 O tiyatrolara da bakayım bi ara 😉

    YanıtlaSil
  12. Canan tan 'ı sevemdim gitti. Onca güzel kalemin yanında ortaokul kompozisyon ödevi gibi kalmış.

    Not:yazar 11. kitabı ilk defa gördüğünü/duyduğunu belirtmeden kaçıyor :)

    YanıtlaSil
  13. "Acemi blogger"
    Canan Tan'ı sevmedim diyemem,ama işte arada çeşit olacak kadar.Biraz abartıldığını düşünüyorum.11. Kitabı artık gördün duydun,bahanen kalmadı 😉😁 Hararetle tavsiye ederim, sosyal psikoloji ilgini çekiyorsa muhakkak oku

    YanıtlaSil