15 Şubat 2015 Pazar

BİLMEMEK ÜZERİNE !!!




BİLMEMEK ÜZERİNE!

                Hızır as. Hz. Musa’ya uçsuz bucaksız denizin kenarındaki  gagası ile su içen bir kuşu gösterir ve der ki,

-İşte bu deniz gerçek bilgidir. Kuşun gagası ile aldığı su ise senin benim ve tüm insanların bilgisidir. Haydi, o suyun içinden kendi bilgini çıkart!

Bildikçe öğrendikçe insan ne çok bilmediği şey olduğunu öğreniyor.

Son seneler, hayatımda değil ama bakış açımda, fikirlerimde dünya görüşümde ne çok şey değiştirdi.

İletişim sosyolojisi, İletişim psikolojisi, Davranış bilimleri, Siyaset bilimi, Siyasal düşünceler tarihi,  İletişim süreçleri, Ekonomi, Anayasa Hukuku, İletişim Felsefesi ve daha onlarca ders.

Bir topun peşinde koşan 22 adam görürken artık defans oyuncusu, kaleci, santrafor görmeye başladım. Okumayı sökmeye tabelalarla başlayan teyzeler gibiyim

-Eee-mii-nöö-nüü  iss-kee-lee-sii 

''Eminönü iskelesi''

-Lezzz lezz-lezzett pii-dee  saa-loo-nu

''Lezzet pide salonu''

İnsanları, medyayı, siyaseti, ekonomiyi   okumaya çalışıyorum

Artık reklam kokan hareketlerin, tribünlere oynamaların, toplum mühendisliği çabalarının, propaganda tekniklerinin ayırdına varıyorum.

Henüz çözüm önerilerim yok, olacak mı onu da bilmiyorum.

Memnun muyum?

Bilmiyorum ki!

Bir yanım da  tabeladaki yazıları  sökünce, savaş kazanmış komutan gururu  yaşayan teyze var.    Bir yanımda 70’li yıllarda elinde tahta bavuluyla, Haydarpaşa istasyonunun merdivenlerinden inen köylü delikanlı şaşkınlığı ve korkusu.

Öğrendikçe ne çok öğrenilecek şey varmış duygusunu  yaşıyorum 
                Medyadaki  siyasetteki  ekonomideki  gördüklerim kendiliğinden spontane  olaylar olmaktan çıktı. Artık parçaları bir araya getirmeye başlıyorum. Global bir köye dönüşen Dünya dev bir  sosyal  laboratuvar gibi görünüyor.

Daha yolun başındayım alacağım daha çok mesafe var ve ben mutluyum! şaşkınım!, endişeliyim!, umutluyum!  Ve artık daha az konuşuyorum!

Bilmek bir yükmüş onu anladım.

Bilmemek ne güzel her şeyi biliyorsun!

 




BİLMEK ÜZERİNE !!!




Koca stadyum bir vücudun parçalarıymışçasına aynı anda dalgalanıyor hep bir ağızdan haykırıyor

-Goool!!

-Ofsayt!  Sarı kart, sarı kart. .

-Hakeme gözlüüük.

Tribünlerden sahayı göremeyecek kadar küçük bir çocuk,  babasının omuzları üzerinde maçı seyrediyor. Gayet heyecanlı küçük ciğerlerinin elverdiği  ölçüde o da bağırıyor

-Goool!

-Bariz ofsayt o pozisyon!

-Hakeme gözlük!

-Pas ver, pas ver.

Birden babası  omuzlarından indirip, şiddetli bir tokat vuruyor küçük çocuğa.

Etraftaki başlar hayretle ikiliye dönerken, birisi müdahale ediyor babaya.

-Beyefendi neden vurdunuz? Çocuk gayet güzel öğrenmiş, bütün pozisyonları biliyor.

Öfkeyle burnundan soluyan baba cevap veriyor.

-Biliyor biliyor keratada, birde tuvaletim geldi demesini bilse!

Güzel yurdumun, güzel insanları ne çok şey biliyor.

Kahvelerde, misafir salonlarında, ev gezmelerinde, otobüs duraklarında, marketlerde, bürolarda.

Televizyondan başka bilgi kaynağına ihtiyaç duymayan yurdum insanı bir siyaset bilimciden daha fazla siyasete hâkim. Kabine kuruyor, iç politika belirliyor, ekonomi dizayn ediyor, milli eğitimi düzenliyor.

Bir diplomattan daha fazla dış siyasete hâkim. Obama’ya akıl veriyor, Merkel’e ayar çekiyor

Bir ekonomistten daha fazla ekonomiye hâkim. Enflasyonu düşürüyor, kur politikasını belirliyor, borsa oynuyor.

Bir doktordan daha fazla tıp bilgisi var. Şıp diye teşhis koyup, tedavi öneriyor.

Bir teknik direktörden daha fazla futbol bilgisi var. Çünkü hafta sonları halı saha maçlarında tozu dumana katıyor. O yetkiyle  milli takım belirliyor, teknik direktörü kapıya koyuyor.

Hâsılı kelam her konuda bilgisi var. Fikri ve hal çaresi var. Herkese ayar çekip, herkese fikir veriyor. 

Konuşuyor, konuşuyor, durmadan konuşuyor.

Bir kitap bitirmemiş, bir gazeteyi günlük takip etmemiş insanlar okumuyor sadece  konuşuyor. Bir konuda uzmanlığı olmayan insanlar her konuda uzman. Hem de asıl kendi hayatı ve yaşam kalitesine katkı sağlayacak alanlarda değil, başka her alanda.

Bilmemek ne güzel her şeyi biliyorsun!

 


 





4 Şubat 2015 Çarşamba

PEYGAMBERLER DİYARI URFA

                   
                     URFA


.Urfa Peygamberler şehri olarak biliniyor.
Bu gördüğünüz açıdan ,taş yapılarıyla Urfa şehir silüeti  Mardin'e benziyor.Burası eski Urfa.


Yerel giysileri ile Urfa'lı kadınlara şehrin her yerinde rastlayabiliyorsunuz.Farklı renkte kullandıkları başörtülerinin rengi mensup oldukları aşireti belirtiyormuş.

                                 Öğle yemeğini yediğimiz taş binanın dışardan görüntüsü.

Taş binalar çok estetik ve fonksiyonel.Kalabalık ailelerin her türlü ihtiyacı gözetilerek inşa edilmiş.Bugün restoran olarak kullanılıyor.Mahremiyet gözetilerek evlerin içi dışardan görülmeyecek şekilde dizayn edilmiş.
Geniş bir avlunun etrafına her bir oda ailedeki bir kardeşin yaşaması için uygun olarak inşa edilmiş.Avlunun ortasındaki kuyu taş işçiliğinin mükemmel bir örneği.
Yediğimiz Urfa kebapta et,zırh denilen satır benzeri büyük bir bıçakla doğranıyor.Kıyma gibi makinede çekilmiyor.Tekrar tekrar söylüyorum ki bir yemek kesinlikle asıl  yerinde yenilmeli.Başka şehirlerde yediğimiz Urfa kebapların çakma olduğunu burada net bir şekilde gördük.
BALIKLI GÖL- HALİLÜR-RAHMAN CAMİİ



Balıklı göl Hz İbrahim'in Nemrut tarafından ateşe edildiği yer olarak kabul ediliyor.Hz İbrahim Kuran'ı Kerim'de anlatılan Ululazm (yani büyük) peygamberlerlerden . Enbiya suresinde ateşe atılmasını anlatan ayetler geçiyor.
       Tek yaratana iman eden  Hz İbrahim Nemrut ve halkının taptığı putları ,tüm şehir ahalisinin şenlik için toplanmasından yararlanarak ,boş kalan mabetlerine girer ve en büyükleri hariç hepsini kırar.Baltayı en büyüklerinin boynuna asar.Şenlik sonunda mabede gelen halk putlarının kırıldığını görür ve şenliğe gelmeyen İbrahim tarafında yapıldığını anlarlar.Hz İbrahim Nemrut tarafından ateşte yakılarak cezalandırılmak istenir.Bunun için civarda ne kadar odun varsa toplanarak çok büyük bir ateş yakılır.Ateş o kadar büyüktür ki yanına yaklaşılamadığı için Hz. İbrahim mancınıkla ateşe atılır.

        Ama Cenab-ı Hakkın ''Ey ateş İbrahim için serin ve selamet ol (Enbiya 69)'' buyurması ile ateş Hz İbrahime zarar vermez.


Halk arasındaki inanışa göre bu hitaptan sonra ateş suya odunlar da balığa dönüşür.Bu yüzden Balıklı göl ve göldeki balıklar halk tarafından kutsal kabul edilir.Ve balıklar yakalanmaz. 

                            

Gölün kenarında satılan balık yemlerinden alıp suya serptiğiniz zaman balıklar yemleri yemek için oraya toplanıyor.Aralarında ağzı hep açık duran balıkları görünce kendi aramızda gülüp espri yapmıştık.''Bu balıklar diğerlerinden daha obur herhalde ''diye ama sonra çok üzücü bir şey öğrendik.


Meğer bazı insan kılıklılar , zavallı balıklara nohut ve benzeri yiyecekler atınca zavallıcıklar onları yutmaya çalışıyor ama  boğazlarına takıldığı için yutamıyor ve ağızları açık kalıyormuş.Tabi ki sonrada açlıktan ölüyorlarmış.Duyunca o kadar çok üzüldüm ki..

                           
                                       Gölün civarı piknik alanı olarak  da kullanılıyor.

AYN ZELİHA GÖLÜ

Rivayete göre Nemrut'un kızı Zeliha gizlice Hz İbrahim'e iman etmiştir.Onun ateşe atılmasına engel olamadığı için o kadar üzülür ki oda kendini ateşe atar ve onun ateşe düştüğü yerde de bir göl meydana gelir.Bu gün bu göle Ayn Zeliha (Zeliha'nın gözü) ismi verilmiştir.Gölün etrafında çok hoş çay bahçeleri var ve her daim cıvıl cıvıl ve isterseniz gölde kayıkla gezebiliyorsunuz.


MEVLİD-İ HALİL CAMİİ



Hz. İbrahim, Mevlid-i Halil Cami avlusunun güneyinde bulunan mağarada doğmuştur. Rivayete göre devrin hükümdarı Nemrut, bir rüya görür. Sabah rüyasında gördüklerini müneccimlerine anlatır. Müneccimlerin "Bu yıl doğacak bir çocuk senin saltanatına son verecektir" demesi üzerine Nemrut, halkına emir salarak o yıl doğacak bütün erkek çocukların öldürülmesini ister.
Sarayın putçusu Azer'in hanımı bu mağarada gizlice Hz. İbrahim'i dünyaya getirir. Hz. İbrahim 7 yaşına kadar bu mağarada yaşamıştır. Hz. İbrahim'in doğduğu mağaranın içerisinde bulunan suyun, şifalı olduğuna ve bir çok hastalığı iyileştirdiğine inanılır.


Mevlid-i Halil Camii'nde sabah namazlarından sonra zikir yapılıyor ama kadınlar giremiyor.Ancak pencerelerden görebiliyorlar.
                                                    Hz İbrahim'in doğduğu mağara.


HZ EYYÜB MAKAMI










HARRAN


HARRAN EVLERİ












ERRUHA OTEL







URFA MÜZESİ